Cumhurbaşkanına "bu milletin kanında boğulacaksın" şeklinde çok veciz, kibar, barışçıl ve ılgıt ılgıt insan sevgisi kokan bir tehdit savuran Kılıçdaroğlu, muhalif basının diline pelesenk ettiği yeni bir buluşu da sevmiş, tekrarlıyor:
"Türkiye, cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyor..."
Temkinli davranmış, postalcı tosunlar gibi "en derin" dememiş, en derinlerinden "biri" diyor, başka derinler de olduğunu kabul ediyor.
Hani, çarçur bir takımla karşılaşmak üzere olan Galatasaray'ın hocasının, mikrofonu uzatan Pınar Argun'a "rakibimiz ligin en güçlü takımlarından biri" demesi gibi... (Bunu Hamzaoğlu da yapardı, Denizli de yapıyor.)
Kibarlıktan mı? Hayır, "neme lazım, bakarsın yeniliriz meniliriz" korkusundan.
Kılıçdaroğlu sonra daha da ileri gitmiş, "böyle bir kriz dönemi İkinci Dünya Savaşı'nda bile yaşanmamıştı" demiş. (Çaktırmadan benim yazıları mı okuyorsun Kemal Bey? Seninkiler duymasınlar, kızarlar.)
Bu krizin adı yönetim kriziymiş.
Evet, bu açıdan haklıdır, İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'de yönetim krizi yoktu.
Birincide de yoktu.
Çünkü herkes mum gibiydi.
Yönetim de taş gibi, lök gibiydi maşallah.
Enver'e "milletin kanında boğulacaksın" diyebilmek için mangal gibi yürek isterdi. ("Enver'i de vuracağım Talat'ı da" diyen mangal yürekli Yakup Cemil kendini idam mangasının karşısında bulmuştu.)
Peki Milli Şef İnönü'ye "seni başkan yaptırmayacağız" ya da "sana başkanlık yaptırmayacağız" diyen kendini nerede bulurdu?
Ya Toptaşı'nda, ya Sağmalcılar'da.
Daha önce de Sansaryan Hanı'nın "tabutluk" hücrelerinde tabii.
Belki de Internet ve Twitter henüz icat edilmediği için cumhurbaşkanına alenen küfür edilemiyordu canım... Belki şimdi dikta olduğu için edilebiliyor!
Ama tam tersine, yeni bir parti kuran Menderes'e, devrin başbakanı Recep Peker meclis kürsüsünden "psikopat" diyebiliyordu, bu serbestti.
Matbuat, yani basın da, "kanun dairesinde" serbestti. Kanun çoğu zaman "Basın Yayın Umum Müdürlüğü'nün" paşa keyfi demekti.
Müdürlüğün görevleri arasında "milli menfaatlerimiz için zararlı tesirler yapabilecek basın, yayın ve telkin faaliyetlerini tetkik ve murakabe etmek" de vardı (16 Temmuz 1943 tarihli kanun.)
Ne güzel, aynı kanuna göre bu müdürlük "iç ve dış turizmi" de idare, tanzim, teşvik ve murakabe ediyordu!
Krizsiz dönem dediğin de herhalde böyle sağlanırdı.
Yerim ulan ben sizin döneminizi!
Günün birinde İnönü ve CHP boğuldular.
Milletin kanında değil, milletin seçim sandığında.
2019 geliyor, haydi sen de boğ.
Türlü çeşitli marifetlerini gördük Kemal Bey, krizsiz dönemini de görelim.