Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Öl de görelim

İsmi lazım değil, şimdi rahmetli olmuş bir tiyatro sanatçımız bir tarihte açlık grevine başlamıştı... Sebebini hatırlamıyorum. "Atatürk yolundan ayrıldığımız için" falan olabilir.
Açlık grevine sabah yataktan kalkınca başladı. Fakat akşama doğru iyice acıktığı için "çevresinin ısrarlarına" dayanamadı, bir buçuk porsiyon İskender ısmarladı, yoğurtlu pideli mis gibi kebaba yumuldu.
(Bu vesileyle uyarı: Salçalı döneri İskender diye dayıyorlar, yutmayınız. Gerçek İskender'de dönerle birlikte köfte de, bonfile dilimleri de vardır.) Rahmetli, açlık grevi denilen eylemi bundan böyle kimsenin ciddiye almamasını da sağlamış oldu.
Bir zamanlar çalıştığım televizyonda da bir açlık grevi yapılmıştı (kendimi kullandırtmaktan hoşlanmadığım için ben katılmadım.)
Fakat bir de baktım, açlık grevi yapan arkadaşlar oturmuşlar çorba içiyorlar!
"Bu ne iş, ayıp olmuyor mu?" dedim.
"Sen anlamazsın," dediler, "o senin dediğin ölüm orucudur, orada hiçbir şey yenilip içilmez... Bu açlık grevidir, hafif gıdalar alınabilir!"
Kilo vermeye çalışan bütün hanımlara hararetle tavsiye edilir. Örneğin Cihangir'in delişmen kızları "hükümeti protesto" görüntüsü altında birkaç gün açlık grevi yapsınlar, hem postalcı basında ve Fethullahçı basında adları geçer, resimleri çıkar, hem de kalça ve göbek yağları erimiş olur.
Dedim de, sözkonusu basından bir haber: İki HDP milletvekili açlık grevine başlamış. Bunlar meclisteki yemin törenine de katılmamışlar. Mardin'in Nusaybin ilçesindeki sokağa çıkma yasağını protesto ediyorlarmış.
Bu eylemi geçen temmuz ayında Kandil Dağı'na karşı yapsalardı alkışlardık. Hele Selahattin Bey, Figen Hanım, Pervin Hanım falan da katılsalardı büyük saygı duyardık.
Sloganını da biz sağlardık: "PKK...Barış sürecinden kanlı elini çek! Hükümetle aramıza girme! Pişmiş aşa soğuk su katma!"
Fethullah'ın solcu ayaklarına yatan proje gazetesi hemen kendi görüşünü de sokuşturmuş: Çözüm için yeniden masaya dönülsün!
PKK silah bırakmadığı sürece masaya dönülmeyecektir. Öte yandan hükümet, silahlar susunca süreci kaldığı yerden yeniden başlatmaya hazır olduğunu da açık seçik belirtti.
Masaya tekme atanların masaya dönülsün teranesiyle bu tür "şovlara" kalkışmaya da hakları yoktur. Nusaybin'de sokağa çıkma yasağı varsa, bunun hesabını, çözüm sürecini yürütenleri enayi yerine koyup iki senede Nusaybin'i "kaleye" çeviren PKK'dan sorsunlar... Ya da, "sakın silahlarınızı bırakmayın" diye onlara akıl veren Türk gazetecilerinden...
İki ahbap çavuş birkaç gün sonra su koyuverecekler, açlık grevinden vazgeçecekler. Olacağı budur.
Açlık grevi, bu uğurda gerçekten ölmeye hazırsan, hatta ölürsen bir anlam taşır. Gerekirse ölecek misiniz yani? Şaklabanlığı bırakın. Kalkın da bir an önce meclise gidin, yemininizi edip görevinize başlayın.
Yemini Türkçe edeceksiniz, zahmet olacak ama kusura bakmayın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA