Müşterilerinize boşuna gaz verdiniz. Deviremezsiniz.
Birçok ahmak "pazartesi sabahı Tayyip yokmuş" umuduyla sandık başına koştu ama nafile... Yanlış yere odaklandılar.
Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos 2019 akşamı mesai saatinin bitimine kadar bu ülkenin seçilmiş ve meşru cumhurbaşkanıdır. Bu durum milletvekili seçimleriyle bağlı ya da bağlantılı değildir. Bitti. Nokta.
Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama hiçbir şekilde "meşruiyetini" tartışamazsınız. Herhangi bir şekilde "devirmeye" kalkan darbe girişiminde bulunmuş olur, bunun da cezası bellidir.
Eh, hemen ertesi gün değilse bile günün birinde mutlaka hesabı da sorulur. Anlı şanlı Kenan'dan bile soruldu da...
Kendisini 10 Ağustos akşamına kadar ancak "vatana ihanetten" yargılayabilirsiniz.
Hele böyle bir soytarılığa kalkışın da, PKK ile kıyasıya savaşmakta olan adam nasıl vatana ihanet edebiliyormuş anlayalım şunu!
Seçimden önce birtakım çevreler, daha açık konuşalım, Fethullah parasıyla beslenen bazı gazeteci ve akademisyenler "diktatör gidiyor" diye yayın yaptılar. Bu koroya Kılıçdaroğlu gibi "siyasi zavallılar" da katıldı.
Ortada diktatör de yoktu, bir yere gideceği de.
İnanılmaz, akıl almaz şeyler oldu: Yabancı basın, başta "The Economist" dergisi olmak üzere, Türkiye'nin seçim kampanyasına "doğrudan müdahil" oldu ve "AKP'ye oy vermeyin" diye yayın yaptı!
Biz bunu yapsak, Almanya'da yaşayan Türk ama Alman vatandaşı okurlarımıza "Merkel'e oy vermeyin" kampanyası yürütsek, Alman gizli servisi bizim için ne gibi "iyilikler" düşünürdü acaba?...
O dergiyi çıkaran Türkiye düşmanları herhalde ülkemizde mükemmel İngilizce'siyle herkesin harıl harıl dergilerini okuduğunu sanacak kadar ahmak olmalılar. Yok canım, üç beş sözde liberal bozuntusu etkilenir diye yapıyorlar. Yurt dışına bakıp hizaya gelenler de etkileniyorlar.
Bunların istedikleri, "Kürtler'i göndermiş, küçülmüş ve hesapça derli toplu olmuş, böylece Avrupa Birliği'ne kendini daha çok beğendirecek" farklı bir Türkiye'dir. Butik Türkiye!
Bu yazıyı sandıklar açılmadan yazıyorum. Özellikle öyle yapıyorum.
AKP tek başına kazandı mı, yoksa koalisyon mu göründü, şu anda bilmiyorum.
Ama şunu iyi biliyorum: Ortaklarından birinin cumhurbaşkanını tartışma konusu yapmaya kalkacağı bir koalisyonun gerçekleşme şansı da sıfırdır!
Kaldı ki, en iyi niyetlerle kurulacak bir koalisyonun ömrü de bir yılı, bilemedin iki yılı geçmez. Çünkü mutlaka hır çıkar.
Öyle ya da böyle, AKP seçimi kazanmış da olsa kazanamamış da olsa, bu yazının tek satırı değişmez: Erdoğan bu devletin, halk tarafından doğrudan seçilmiş ve meşru başkanıdır.
Hadi yallah.