Gelen haberler, yurt dışı oyların geçen sefere nazaran arttığı yönünde.
Almanya'da oy kullanan vatandaş oranı yüzde 45 olmuş, bu oran geçen haziranda yüzde 34'te kalmıştı... Hollanda'da yüzde 50, geçen sefer yüzde 30'u geçememişti, kabaca... Belçika'da yüzde 45, Fransa'da yüzde 48, İngiltere'de yüzde 43... Japonya'da yüzde 42 ama Amerika'da yüzde 29'da kalıyor... Rusya'da da yüzde 30...
Genelde, haziran ayına göre yüzde 11 artış olduğu görülüyor. Neden? Gurbetçide "şafak atmış", işin ciddi olduğu idrak edilmiş, ondan mı? Tabii. Ama yalnız ondan değil.
CHP'li bürokrasi bu sefer gurbetçiye tuzak kuramamış!
İşi yokuşa sürmeler, "randevu" yöntemi kullanarak oy vermeyi güçleştirmeler, bir güne randevu verip sonra da "sizin gününüz değişti" numarası çekmeler, "lanet olsun" dedirtip geri göndermeceler yok bu sefer!
Yurt dışı oy oranları, yurt içi genel dağılımından çok fazla sapmayacaktır. Bu bir sır değil, istatistik bir gerçektir. Lakin oy oranları çok fazla da bir anlam taşımıyorlar. Seçimin can alıcı noktası, koltuk sayısı.
Çünkü bu saçmasapan sistemde yüzde 41 oy alan parti hükümet kuramayabiliyor, yüzde 16 oy alanla yüzde 13 oy alanın mebus sayısı aynı çıkabiliyor...
"İki turlu dar bölge" sistemi getirilmediği sürece de bu saçmalık sürecek. Bu sefer burada önemli olan, yurt dışında kimin kaç oy aldığı değil, bu oyların illere göre dağıtımıdır. ("Türkiye milletvekilliği" çok konuşulduğu ama bir türlü uygulamaya konamadığı için.)
10 kadar seçim bölgesinde yurt dışı oyların etkin olmaları bekleniyormuş. Bu, iktidarı belirleyecek kadar yüksek bir rakamdır.
Konsolosluklardaki seçim sandıkları kapandı ama gümrük kapılarında oy verme işlemi sürüyor ve 1 Kasım akşamına kadar da sürecek. Tabii şimdi, "aman giriş ya da çıkış yapan herkes oyunu mutlaka kullansın" diyeceğiz.
Kusura bakmazsanız ben başka bir şey de diyeceğim: Yurt dışı katılımı, hopursak da bopursak da, yırtınsak da, yüzde 50'yi bir türlü geçemiyor!
Hele Amerika gibi "kültürlü vatandaşların" iş tuttuğu bir ülkede bu oran yüzde 30'a kadar da düşebiliyor...
Avrupa'daki işçilerimiz genel olarak "büyük şehire göç etmiş ama köyünden de tam olarak kopamamış" gurbetçiler gibi, buna karşılık Amerika'da bulunan vatandaşlar "köylülükle bağı kalmamış, artık tam anlamıyla şehirli denebilecek" yeni kuşaklar gibi...
Ama Avrupa'da bile Türk nüfusunun kabaca yarısının umurunda değil artık Türkiye seçimleri.
İyi mi kötü mü? Bu vatandaşlarımızın yarısını kayıp mı ettik, yoksa "Türk asıllı bir lobi" mi kazandık?
Hani "aslen" Zonguldak'ın Devrek ilçesinden ama Gelsenkirchen doğumlu, Alman vatandaşı, Alman milli takımında oynayan ve bütün dünyada Alman olarak tanınan Mesut Özil gibi canım...
Sosyologlar düşünsünler bakalım, Tayyip Erdoğan'ı devirmeye çalışmaktan vakit bulurlarsa.