Tüm
dünyada olduğu gibi 1980'lerin Türkiyesi'nde de çok sevilen çizgi film kahramanı Heidi'nin memleketi İsviçre'deyim. Dağlarda keçileriyle gezinen Heidi'nin ülkesinde Lozan'a gitmişken, İsviçre'nin en turistik köylerinden biri olan ve gravyer peyniri ünlenen Gruyeres'e de uğramadan olmazdı. Arkadaşım Jerome'un rehberliğinde yola koyulduk. Jerome; önce Gruyeres yakınlarında bulunan Broc'a uğramamız gerektiğini söyledi. Nedenine gelince... Burada İsviçre'nin en ünlü çikolatalarından Maison Cailler-Nestle'nin fabrikası bulunuyor. Ee söz konusu çikolata olunca tabii ki Broc'a uğramamak olmazdı. 12'şer İsviçre Frank'ı ödeyip turumuza başladık.
TÜRK FINDIĞI
Yaklaşık bir saat süren turda; Avrupalıların Amerika'nın keşfiyle tanıştıkları kakaonun, eski kıtaya yolculuğunu ve çikolataya dönüşmesini müthiş mizansenler eşliğinde öğrendik. Cailler marka çikolatalarında dünyanın en iyi ürünleri kullanılıyormuş. Mesela fındık, Türkiye'den gidiyormuş. Gerçi bizim Fadime, İsviçre'de Fedime olmuş ama Karadeniz fındığının hakkını da teslim etmişler. Bu arada Cailler çikolatalarında gerçek süt kullanılıyor. Tüm bunlar Cailler marka çikolataların lezzetli olmasının sırrıymış. Turumuzu, envai çeşit çikolatanın bulunduğu tadım masasında tamamladık. Doğrusu içerideki çikolata kokusundan mıdır bilemem ama üç parça çikolatadan fazlasını yiyemedim. Çikolata meraklılarına bu noktada önemli bir hatırlatmada bulunayım; fabrika satış mağazasında piyasa fiyatının altında alışveriş yapabiliyorsunuz.
KÖYE ARAÇ GİREMİYOR
Broc'tan sonra Gruyeres'e doğru yola koyulduk. Motorlu araçların köye girmesi yasak olduğu için yolun belli bir bölümünü yürüyerek kat etmek gerekiyor. Ancak endişelenmeyin, etrafınızdaki uçsuz bucaksız manzara sizi öyle bir sarıyor ki, tırmandığınızı hissetmeden köye varıyorsunuz. Tepeye çıktığımda ne yalan söyleyeyim nefesimi tuttum; önümde Ortaçağ'dan kalma bir köy, arkamda ise eşsiz bir panoramik manzara. Jerome, Gruyeres'in var olma sebebinin köyün tepesindeki derebeyi şatosu olduğunu söyledi. Köy de derebeyine hizmet eden insanların yaşaması için oluşturulmuş. Karlarla örtülü Arnavut kaldırımlarının kenarına sıralanmış taş evlerin arasından şatoya doğru ilerlerken, zırhlı bir şövalye karşınıza çıkacakmış gibi hissediyorsunuz. Ancak etraf hafta sonu için geziye çıkmış ailelerle doluydu. Köy halkı tarımla uğraşıyormuş. Dükkanlarda satılan ürünlerden de bunu kolayca anlayabiliyorsunuz; köy ekmeği, krema, beze, peynir... Ancak fiyatların turistik olduğunu belirteyim.
MANZARA BÜYÜLÜYOR
Dışarıdan çok heybetli görünen Gruyeres Şatosu'nu (Le Chateau de Gruyeres) görünce önce hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Kale duvarından içeri girince derme çatma bir yapı gördüm. Ancak şatonun içine girince gördüklerim karşısında çok etkilendim. M.S. 11'inci yüzyılda yapılan şatoda yaşayan derebeyleri uzun yıllar bu topraklara hükmetmiş. Son Gruyeres Kontu Michel, mali problemleri nedeniyle iflas edince şato ve mahiyetindeki topraklar; Fribourg ve Bern kantonları arasında paylaşılmış. 1849'da satılarak Bovy ve Balland ailelerinin eline geçen şatoda, önemli restorasyonlar yapılmış, 1938'de tekrar Fribourg kantonu sahipliğine geçtiğinde ise bu kez müzeye dönüştürülmüş. Şatoyu gezerken, o yıllardan günümüze uzanan bir tarih ve kültürün içinden geçiyorsunuz. Konumu nedeniyle şato nefis manzaralar sunuyor. Odaların bazıları aynen korunmuş, bazıları dekore edilmiş. Gruyeres Kontları vaktiyle nasıl bir ortamda yaşamışlar, buna tanıklık edebiliyorsunuz. Sunduğu eşsiz manzaraya ise diyecek söz yok. Şatodan ayrılıp masal köye dönerken, Jerome ısrarla fondü yememiz gerektiğini söylüyor. Doğru ya burası dünyaca ünlü gravyer peynirinin anavatanı. Tabii ki de bir fondü yemeden dönmek olmaz. Tepeye çıkarken gördüğümüz o tablo gibi evlerin altındaki kafelerden birine girip, terasta bir masaya oturuyoruz. Ancak yediğimiz çikolatalar yüzünden olsa gerek canımız bir şey istemiyor. Yine de azmedip fondü siparişini veriyoruz. Ne yalan söyleyeyim fondüye değil ama manzaraya bir türlü doyamıyoruz.
KORKU MÜZESİ
Ridley Scott'ın
Yaratık (Alien) filmi için yarattığı tasarımlarla sinema tarihine adını yazdıran İsviçreli sanatçı H.R. Giger'in adını taşıyan korku müzesi, Gruyeres Şatosu'nun girişinde bulunuyor. Müzede korku öğesi içeren resimler, objeler, maketler ve çeşitli sanatsal çalışmalar bir araya toplanmış. Koleksiyonunda 1960'tan bu yana sanatçıların tasarladığı doğaüstü yaratıklar bulunuyor. Müzenin en üst katı ise çocuklara tavsiye edilmiyor.
PEYNİR FABRİKASI
Gruyeres'de gezilecek noktalardan biri de peynir fabrikası. Köyün aşağısında, tren istasyonunun hemen karşısında koskocaman bir peynir fabrikası var; La maison du Gruyere. Burada da bir tura katılıp peynirin nasıl yapıldığı hakkında bilgi edinebilirsiniz. Fabrikada; market, restoran ve kafe de var. Rehberimiz peynirleri tek tek tatmamız için ısrar etti. Dört, altı ve 10 ay dinlendirilmiş peynirler arasında favorim 10 aylık dinlenmiş olanıydı.