Tarihi 14 Kasım 1944... 2. Dünya Savaşı'nı, tüm dehsetiyle sürdüğü günler. Karlı bir gecede 86 bin Ahıska Türkü, Sovyet rejimi tarafından, sınır güvenliğini tehdit ettikleri gerekçesiyle, Gürcistan'ın Ahıska bölgesinden Kırgızistan, Özbekistan, Ukrayna ve Kazakistan'a sürgün edildi. Çoluk, çocuk, genç yaşlı Ahıskalılar bir saat içinde trenlere doldurulup zorla doğup büyüdükleri anayurtlarından koparıldı. Kışın yaşanan ve bir ay süren sürgün yolculuğuna binlercesi dayanamadı ve yolda öldü. Hayatta kalan bazıları ise geride bıraktıkları acıya dayanamayıp yabancı topraklarda can verdi. Sürgünün ölüm bilançosu yaklaşık 17 bindi. Yüreklerde bıraktığı sızı ise tarifsiz... Şimdi o bitmeyen sürgün çilesi ve dinmeyen sızıyı yaşayan Ahıska Türklerinden 35 kadın, zorla koparıldıkları topraklara geri döndü. Bu geri dönüş dramatik anlara sahne oldu. Adeta o günleri yeniden yaşadılar. Kimisi gözyaşı döktü, kimi sürgüne gönderildikleri tren raylarının üzerine oturarak dua etti. Duraloğlu ailesinin en büyük kızı 79 yaşındaki Kseyeva Nargili de bu 35 kişiden biriydi. Nargili bir kış günü terk etmek zorunda kaldığı köyünü ve hayatını anlattı...
ÜÇ KIZ VE ANNESİ SÜRGÜNE GÖNDERİLDİ
1944 kışında henüz yedi yaşındaydı Kseyeva Nargili... Babası Muhammed Duraloğlu, Stalingrad'a savaşa gitmişti. Annesi, kız kardeşleri Suriye (5) ve Şeriko (3) ile birlikte Batum'un Angise Köyü'nde yaşıyorlardı. Anne ve üç kız kardeş henüz yatağa girmişti ki birden kapı çalınmaya başladı, anne kapıyı açınca eli silahlı Sovyet askerleriyle karşılaştı. "Toplanın" dedi asker sert bir sesle... Anne hemen çocuklarını toparladı ama küçük Kseyeva elindeki bebeğini bırakmak istemiyordu. Asker "Oyuncak bebeği ne yapacaksın, ekmek al" dedi küçük kıza. Askerin bu tavsiyesi başlarına ne geleceğinin işaretini veriyordu aslında. "Bir hafta içinde evinize döneceksiniz" dediler ve bir trene bindirdiler onları. 25 Aralık 1944 gecesi başlayan o soğuk sürgün hayatı, tam bir ay sürdü. Askerler, ölenleri vagonlardan atıyor, defnedilmelerine dahi izin vermiyordu. Soğuk iliklerine işliyordu. Kazakistan'da Özbekistan sınırına yakın bir yere gönderildi anne ve kızları. Anne ne yapacağını bilmiyordu. Çocukları aç kalmasın diye tarlalara pamuk toplamaya gidiyordu. Bu arada çocukların başına bir şey gelmesin diye onları barakadan bozma eve kilitliyordu. Bu arada savaştığı cephede vurulan baba Muhammed Duraloğlu, kızlarının ve eşinin sürgüne gönderildiklerini duymuştu.