Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığı ya da kamuoyundaki yaygın ismiyle Akıncı Üssü, 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminin merkez üssüydü. 15-16 Temmuz gecesi, hain harekât planı bir sismik felaket, bir deprem gibi o üsten Türkiye sathına yayıldı.
Bu yüzden hiç şüphesiz ki Akıncı Üssü Davası, yalnızca 15 Temmuz davalarının değil, bugüne kadarki tüm FETÖ davalarının en önemlisi. Dolayısıyla Akıncılar İddianamesi de FETÖ iddianamelerinin en mühimi. Bunun birkaç sebebi var: Her şeyden önce Akıncılar Davası, ikisi firari olmak üzere (FETÖ'nün elebaşı Fetullah Gülen ve darbenin beyni Adil Öksüz) altı sivil imamın hain faaliyetlerinin somut delillerle yargılandığı bir dava. Bunun yanı sıra Akıncılar, darbe ve iç işgal girişiminin merkez karargâhı olduğu için 15 Temmuz'un en önemli davası Akıncılar Üssü Davası. Bu sebeple Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı; sivil imamların 15-16 Temmuz'daki tekmil faaliyetlerini; o gece TBMM'yi, Özel Harekât Daire Başkanlığı'nı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni ve FETÖ'nün hedef seçtiği diğer lokasyonları bombalayan pilotların, emirleri, robotumsu bir itaatkârlıkla nasıl uyguladıklarını, darbenin üst yöneticisi olan generallerin ve subayların o gece neler yaptıklarını ayrıntılarıyla gözler önüne sermiş Akıncı Üssü iddianamesinde. (F-16 pilotlarının, 15-16 Temmuz gecesi neler yaptığını 13 Ağustos'ta Üç Boyutlu Portre'de Paralel Hava Kuvvetleri başlığıyla yazmıştım.)
Akıncı Üssü İddianamesi, 4 bin 658 sayfadan oluşan dört başı mamur bir iddianame. 29 Ağustos'a kadar ilk duruşmaları devam edecek olan davada yargılamayı hızlandıracak pek çok maddi delille dolu. Bu yazı dizisinde iddianamenin şu ana dek gözden kaçmış ayrıntıları üzerinden darbeye katılan FETÖ'cü subayların ve sivil imamların ifadelerindeki çelişkileri gözler önüne sermeye ve böylelikle 15 Temmuz'un şifrelerini çözmeye çalışacağız.
AKIN ÖZTÜRK KİMLERİ TANIK GÖSTERDİ?
Darbe ve iç işgal girişiminin en üst düzey askeri figürü olan Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyeliği yapmış Akın Öztürk'ün ifadesiyle başlayalım. Akın Öztürk'ün ifadesindeki en önemli ayrıntılardan biri şu: Öztürk, "Paralel Yapı'ya karşı mücadele eden kişilerden biriyim. Bu konuda da eski Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Emekli Hava Pilot Yarbay Mehmet Yıldırım, Emekli Astsubay Cahit Demirbüken ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan
dinlenebilir" diyor. MİT Müsteşarı'nın, eski Genelkurmay Başkanı'nın, hatta emekli Pilot Yarbay'ın dinlenmesi bir nebze anlaşılır da emekli astsubay Cahit Demirbüken'i de Paralel Yapı ile mücadelesine tanık göstermesi tuhaf. Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve YAŞ üyeliği yapmış birinin 'komutan'ın bir emekli astsubayla ne işi olur? Öztürk'ün, astsubayla ilişkinin şifresini çözmek için kimin kimi yönlendirdiğini anlamak gerekiyor. Öztürk bu ifadesiyle Demirbüken'in bir anlamda kendisini yönlendirdiğini de söylemiş oluyor. Cahit Demirbüken, daha önce polis okullarında eğitim vermiş Nihat Demirbüken'in neyi oluyor, bu da açığa çıkmalı.
Gelelim darbenin en önemli sivil imamı Adil Öksüz'e… Gizli Tanık Şapka'nın ifadesiyle başlayalım: İfadedeki önemli ayrıntılardan biri şu: 6 Temmuz 2016'da Adil Öksüz, darbeci generalleri Çayyolu'nda bir villada topluyor. Toplantı sırasında generaller, harekâtın başarılı olmayabileceği yönünde fikir beyan ediyor. Bunun üzerine Öksüz, "Bu tür olumsuz düşüncelerle şeytanı içimize karıştırmayalım. Allah'ın yardımı ile bu iş olumlu sonuçlanacaktır" diyor. Kimse bu söze itiraz etmiyor. Şeytanla işbirliği yaparak giriştikleri vatan haini bir faaliyet için Allah'tan yardım dileyebiliyorlar(!) Sivil imamlık kurumunun örgütteki konumunu göstermesi bakımından önemli bir anekdot bu.
Adil Öksüz, darbeye teşebbüs faaliyeti sırasında Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi'nde Tuğgeneral rütbesiyle görev yapan Recep Ünal ile 177 kez telefon görüşmesi yapmış. Öksüz'ün ByLock kullandığını tahmin etmek için de FETÖ uzmanı olmaya gerek yok. Ki kullandığı açıklandı.
DAMADI DARBE YAPARKEN TORUNUNU GÖRMEYE GİTTİ!
Akın Öztürk; ifadesinde 15 Temmuz'da İstanbul'da Mehmet Şanver'in kızının düğününe davetli olduğu halde Akıncı Üssü'ne gittiğini söylüyor. Düğüne katılmama gerekçesi olarak da İzmir'deki noter işlerini gösteriyor. "11:30 civarında noter işlerim bitti. Sonra saat 13:30 sıralarında Ankara'ya askeri uçakla Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte geldim. Ve Akıncı Üssü'ne torunlarımı görmek üzere gittim" diyor. Akıncılar'da darbe başlayınca uçakların inip kalktığını görüp olaya müdahale etme ihtiyacı hissetmiş!
Darbeye katılan Çiğli 2. Ana Jet eski Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk'tan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın Akıncı Üssü'ne getirildiğini öğrenince üsse gitmiş Akın Öztürk. Kubilay Selçuk ve Mehmet Dişli'ye "Darbenin başarılı olamayacağını, demokratik kurumların işlediğini, halkın bu işe tepki gösterdiğini söyleyip darbeden vazgeçirmeye çalışmış! Yani Genelkurmay Başkanı ile birlikte darbecileri kalkıştıkları işten vazgeçmeleri için uğraşmış, bu uğraşlar bir süre sonuç vermiş! Darbeciler dağılmış, sonra da üsten ayrılıp eve gitmiş Öztürk!
Bu senaryoyu yazdıktan sonra ifadesine şöyle devam ediyor Akın Öztürk:
"Gece saat 01:30 sıralarında Merkez Komutanı beni gözaltına aldı. Daha sonra emniyet ekiplerine teslim edildim. Benim bu darbeye iştirak etmediğime dair Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Hava Kuvvet Komutanı Abidin Ünal, Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler ve orada bulunan diğer havacı generaller tanıktır."
Öztürk, kendini kurtarmak için "Benim tecrübelerime göre bu askeri darbeye teşebbüsü Paralel Yapı gerçekleştirdi" diyor. Bunları söyleyen kişinin darbenin beyin takımından Yarbay Hakan Karakuş'un kayınpederi olduğunu unutmayalım. Akıncılar'a damadı darbe yaparken torunlarını görmeye gittiğini söylüyor!
"Paralel Yapı ile mücadele ettim" diyen Öztürk'ün FETÖ ile ilişkisini anlamak için önemli verilerden biri Tuncay Özkan'a gelen flash bellekle ilgili yapılan işlem! 2007'de FETÖ'nün ordudaki yapılanmasına ilişkin bilgiler içeren flash belleğin dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ tarafından Akın Öztürk'e ulaştırıldıktan sonra sümenaltı edildiğini not düşelim.
BATMAZ'IN MİLES&SMİLES YALANI
Adil Öksüz darbeden sonra yakalanmış, ancak salıverilmiş bir imam. Sonradan yakalanmış olsaydı Akıncılar Üssü Davası'nın duruşmalarına en önde getirilecekti. Peki, gerçeği anlatır mıydı? Yaygın kanaate göre hayır.
Darbenin iki numaralı sivil imamı, yani yardımcısı Kemal Batmaz gibi her şeyi inkâr ederdi. Batmaz'ın bütün ifadeleri inkâr ve yalan üzerine kurulu. Batmaz'ın gerek savcılık, gerekse mahkeme ifadelerinde yalan söylediğini ispatlayan pek çok bulgu var. 11-13 Temmuz arası ABD'ye gidiş-dönüşte beraber seyahat ettiği ve havalimanından birlikte çıktığı Adil Öksüz'ü tanımadığını iddia etmesi aklımızla alay eden bir inkâr mesela. Adil Öksüz'ün, bırakılmadan önce alınan ifadesinin baştan sona yalan olduğu da izahtan vareste.
Kemal Batmaz, "Adil Öksüz'le 11 Temmuz'da ABD'ye gitmem, aynı uçakta bulunmam tesadüftür" diyebiliyor. Banko önünde arka arkaya dururken fotoğrafları gösterilince "Miles&Smiles puanı yüklenmesi için işlem yapılması gerekiyor. Bu işlem nedeniyle Adil Öksüz ile peş peşe denk gelmiş olabiliriz. Tesadüftür, tanımıyorum" da diyebiliyor! Çıkışta yan yana yürüdüğü fotoğraflar gösteriliyor. Ona da "Tesadüf" diyor! Hatta bir şeyler konuşuyor olmaları bile tesadüfmüş! "Belki bir şey sormuş, ben de cevaplamış olabilirim. Ne konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Konuşup konuşmadığımızı da hatırlamıyorum" diyor. Adil Öksüz ile yaptığı tam 925 telefon görüşmesi de tesadüf elbette! O gün Akıncı Üssü'nde bulunmaları da…
İddianameye göre Akıncı Üssü'ndeki görüntüleri gösterilince "Görüntülerdeki kişinin ben olmadığını düşünüyorum" diyor Batmaz! Batmaz, Harun Biniş'i tanıdığını ifadesinde kabul ediyor. Zaten aynı yerde yakalandıkları için bunu inkâr etme imkânı yok. Biniş ile 2007-2008 yıllarda İstanbul'da Fetullah Gülen grubu bünyesinde faaliyet yürüten Kaynak Holding'e bağlı olarak bilgisayar işleri yapan Venora şirketinde çalıştığı dönemde tanıştığını söylüyor.
Güya Akıncı Üssü bölgesine, Kazan tarafından yazlık bakmak için gitmişler!
Akıncı Üssü'nde görüntüleri olduğu halde "Ben 15 Temmuz günü Akıncı
Üssü'ne hiç girmedim. Akıncı Üssü'nün nerede olduğunu bilmiyorum" diyebiliyor Batmaz!
Harun Biniş ise ifadesinde, "15/07/2016 tarihinde evde olduğumu hatırlıyorum. Bende vertigo rahatsızlığı bulunmaktadır. Bu nedenle 16/07/2016 tarihi sabahına kadar evde bulundum. Herhangi bir şekilde dışarıya çıkmadım" diyor. Aklımızla alay edercesine… Üste görüntüleri bulunmasına rağmen…
Biniş, Adil Öksüz'ü, Hakan Çiçek'i ve Nurettin Oruç'u tanımadığını söylüyor. Gerek darbede rol alan kimi subaylar, gerekse siviller, ifadeleriyle 15 Temmuz'la FETÖ arasındaki bağın somut delili olan sivil imamların darbedeki fonksiyonunu gizlemeye çalışıyorlar. Sivil imamları korumaya çabalıyorlar. Ama suçüstü yakalandılar. Güneş balçıkla sıvanmıyor.
Sivil imamlardan Nurettin Oruç da ifadesinde Akıncılar Üssü'ne birlikte gittiği Adil Öksüz ve Kemal Batmaz'ı tanımadığını söylüyor. Öksüz, "Batmaz ve diğer sivil imam Hakan Çiçek ile aynı tarihlerde ABD'de bulunmam tesadüftür" diyor! Ve Akıncı'ya köylerde hayvancılıkla ilgili belgesel çekmek üzere gittiğini söylüyor! Şener Şen'in filmde karısını aldatırken yakalanınca sarf ettiği meşhur "Yaz kızım" repliğinden bir farkı yok bu savunmanın.
DARBENİN KİLİT İSMİ AHMET ÖZÇETİN
Gelelim sivil imamlarla darbeci subaylar arasındaki ilişkiyi gözler önüne seren ifadelere. Sivil imamlardan Hakan Çiçek, 15 Temmuz'un en önemli subaylarından Albay Ahmet Özçetin'i tanıdığı şeklinde ifade vermesine rağmen
Özçetin bunu inkâr ediyor. Özçetin, 11 Ekim 2016 tarihli savunmasında son derece çelişkili konuşuyor: "Hakan Çiçek'i tanımıyorum. Olay günü bu isimde bir şahsı aradığımı hatırlamıyorum. Kendisinin beyan ettiği şekilde saat 20:30'da sosyal etkinlik var diyerek kendisini Akıncı Üssü'ne davet etmedim" diyor. Ne Çiçek'in sosyal etkinlik için Akıncı'ya davet ifadesi doğru ne de Özçetin'in Çiçek'i tanımıyorum ifadesi...
Özçetin o kadar inkârcı ki, 15-16 Temmuz günü yaptığı telsiz konuşmaları kendisine dinletilince "Sesler bana mı ait bilmiyorum. Hangi koşullar altında yaptığımı bilmiyorum" diyor. Argo deyimle yerseniz!
Hâlbuki Hakan Evrim ifadesinde Harekât Komutanı Ahmet Özçetin'le "Olay gününden bir gün önce 14 Temmuz'da toplandık ve hazırlık yaptık" diyor ve ekliyor: "Kaç tane uçak hazırlanacağı konusunda herhangi bir bilgi gelmediğini Ahmet Özçetin'in söylemesi üzerine bizde karışık yüklü 12-14 tane uçak
hazırlayalım dedik ve ben de bu şekilde emir verdim."
Ahmet Özçetin'in 15 Temmuz'daki rolünü gözler önüne seren tek ifade bu değil. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni bombaladığı tespit edilen pilotlardan Müslim Macit'in ifadesi bir örnek: "Ahmet Erçetin, Ahmet Tosun'a Cumhurbaşkanı'nın Dalaman'dan veya Antalya'dan uçağının kalkmış olup olmadığının araştırılması talimatını verdi." Özçetin bu ifadeyi ne inkâr edebiliyor, ne de doğruluyor. "Böyle bir talimat verip vermediğimi hatırlamıyorum" diyor.
Darbeci pilotlardan Oğuz Alper Emrah da ifadesinde Ahmet Özçetin'e olay günü "Görevimiz nedir?" diye sorunca şu cevabı aldığını belirtiyor: "Siz kalkın, havada gelir bilgisi." Sonra da "Dinlenin, tekrar görev vereceğiz" demiş Özçetin.
Adem Kırcı, 14 Temmuz'da pilot Mehmet Fatih Çavur'un kendisine "Yarın gece çok önemli bir harekat olacak, özellikle üçünüzü çağırmamın sebebi sizler iyi çocuklarsınız bugünler için yetiştirildiniz, sizi buraya getirmemin amacı var, bu faaliyeti harekât komutanının (Ahmet Özçetin) bilgisi dahilinde ve onun adına sizleri çağırarak yapıyorum" dediğini söylüyor.
Hasan Hüsnü Balıkçı da tereddütsüz biçimde Özçetin'i işaret ediyor: "13/07/2016 tarihinde Akın Öztürk'ün damadı Kurmay Yarbay Hakan Karakuş bana önümüzdeki günlerde harekât olabilir dedi. Bunu da Ahmet Özçetin'den duyduğunu söyledi" diyor. Hatta "Akıncı Üssü'nün baş FETÖ'cüsü Kurmay Albay Ahmet Özçetin'dir" de diyor. Bu savcılık ifadeleri, 'Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar' misali inkâr edebilecekleri ifadeler değil.
Yücel Canbolat da "Akıncı Üssü'nde FETÖ'cülerin başı Kurmay Albay Ahmet Özçetin'dir" diyor.
NEREYİ BOMBALATTIĞINI BİLMİYORMUŞ!
Ahmet Özçetin'e bağlı çalışan Ahmet Tosun ise Cumhurbaşkanı'nın uçağına önleme yapma talimatını verdiği telsiz kayıtlarını kabul ediyor. Ve talimatı Özçetin'den aldığını söylüyor: "Dikta kayıtlarında 16/07/2016 tarihinde 00:17'de filodan Şahin-2 kodlu uçağın Cumhurbaşkanlığı uçağını tarif edip önleme yapmaları talimatını verdiğime dair ses kaydını dinledim. Bu
önleme talimatını bana Ahmet Özçetin vermişti. Ben de bunu uçuculara ilettim."
Tosun, Emniyet Havacılık Daire Başkanlığı ve Özel Harekât Daire Başkanlığı'na bomba atılması talimatını verdiğini de doğruluyor, daha doğrusu inkâr edemiyor:
"Dikta kayıtlarında 15/07/2016 tarihinde saat 22:15, 22:42, 22:57, 23:08, 23:15,
23:18'deki ve 16/07/2016 tarihinde saat 00:00'daki kayıtlarda Emniyet Havacılık Daire Başkanlığı'na ve Emniyet Özel Harekat Daire Başkanlığı'na bomba atılması anına ait ses kayıtlarını dinledim. Buralara da Ahmet Özçetin'in emri üzerine bomba atılması talimatını uçuculara ilettim." Ancak altına bir şerh düşüyor: "Ben dikta kayıtlarında PÖH diye geçen yerin Polis Özel Harekât olduğunu bilmiyordum." Bunca yıllık havacı, yani tekmil işi koordinatlarla olan biri, nereyi bombalattığını bilmediğini söylüyor. Aklımızla alay edercesine…
Bu bölümü, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın 16 Temmuz'da Çankaya'daki Başbakanlık Konutu'na geldikten sonra tutuklattığı Tümgeneral Mehmet Dişli ile bitirelim. Dişli, ifadesinde Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'a darbe bildirisi okutmaya çalıştığını, Akar'ın bunu kabul etmediğini doğruluyor.
Dişli'nin ifadesindeki önemli bir ayrıntı da Akar'ın, Genelkurmay Başkanlığı'na Ümit Dündar'ın atandığı haberini gördükten sonra söyledikleri. Bunu öğrenince şöyle diyor Akar: "İnisiyatif benden çıkıyor. Bu işi Silahlı Kuvvetler sonlandırırsa sonucu daha farklı olur, sonlandırmazlarsa daha bir farklı olur."
KUTU1
CUMHURBAŞKANI'NIN UÇAĞINI SORUYOR
Kayıt 1
Ahmet Özçetin: Kaplan. Özçetin Albay.
Üstçavuş Kaplan: Emrediniz komutanım.
Ahmet Özçetin: VIP trafiği geçti mi? Cumhurbaşkanı uçağı falan geçti mi hiç?
Kaplan: Komutanım, bilgimiz yok.
Ahmet Özçetin: Anladım, tamam.
Kayıt 2
Ahmet Özçetin: Yurtta Sulh harekâtı başladı. Yurtta Sulh harekâtını icra ediyoruz şu an. Dolayısıyla Yurtta Sulh diye sizinle temas eden bütün herkes, Yurtta Sulh diye temas edecek zaten.
Yarbay Altuntop: Yurtta Sulh demeyenlere nasıl, yani inmeye çalışırlarsa ne yapalım komutanım?
Ahmet Özçetin: Havadaki kollara haber vereceğiz ama öyle bir şey zaten
beklemiyoruz, öyle bir şey söz konusu olmaz. (Yani direniş beklemediklerini söylüyor.)
YARIN: Darbenin karakutusu