9 Türk vatandaşının öldürüldüğü Mavi Marmara saldırısından Türkiye-İsrail ilişkileri tarihin en düşük seviyesine gerileyerek "maslahatgüzar" seviyesine indirilmişti. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun zamanın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı özür ve telafi için aramasının ardından iki ülke, ilişkilerini düzeltmek için görüşmelere devam etti. İki taraf diplomatları en son geçtiğimiz Haziran ayında Roma'da buluştu.
Bu süreci ilk kez Daily Sabah'a değerlendiren İsrail'in Türkiye'deki en üst düzey temsilcisi, maslahatgüzar Amira Oron, güven inşa etmenin diplomatik ilişkilerin gelişiminde önemine vurgu yaptı. Oron, İsrail'in, koalisyon veya erken seçim yoluyla yeni bir Türk hükümeti kurulana kadar bekleyeceğini ve sonrasında Türkiye ile normalleşme sürecini devam ettirebileceğini belirtti.
İsrail'in İran'la yapılan nükleer anlaşma konusundaki zıt duruşunu yineleyen Oron, İran rejimini bir tehdit olarak gördüklerini kaydetti. Türkiye'nin terörle mücadele operasyonlarıyla ilgili kendini savunma hakkını desteklediklerini ifade eden Oron, Türkiye'deki tüm terör saldırılarını kınadıklarını söyledi.
Suriye'deki iç savaşa değinen Oron, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın meşruiyetini uzun süre önce kaybettiğini belirtti. Oron, Türkiye ile İsrail daha iyi bir diplomatik seviyeye sahip olsaydı iki ülkenin Esad'a karşı bir koordinasyon içinde olabileceğini de sözlerine ekledi.
Haziran ayında, bir Türk dışişleri bakan yardımcısıyla İsrailli mevkidaşı buluştu. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelecekte daha da normalleşeceğini düşünüyor musunuz?
Bu bir ihtimaldir. Biz an itibariyle devam eden bir sürecin içindeyiz ve bu süreç geleceğe doğru olumlu bir adımdır. Bizim tarafımızda şöyle bir değişiklik oldu; Başbakan Netanyahu, Dore Gold'u Dışişleri Bakanlığı genel direktörü olarak atadı. Gold'un ilk icraatlarından biri, Türk mevkidaşı Feridun Sinirlioğlu'yla görüşmek oldu. Bu durum, korunması gereken İsrail-Türkiye ilişkilerine bir vurgu mahiyetindeydi.
İkili arasında Roma'da çok olumlu bir görüşme gerçekleşti ve mevcut diplomatik ilişki seviyesi, geçen sene Gazze'ye düzenlenen askerî harekât zamanına kıyasla çok daha net bir düzeyde. Nihai hedefe ulaştığımız söylenemez ancak diplomatik ilişkilerin düzeltilme süreci kesinlikle rayında.
Türkiye ile İsrail arasındaki müzakereler iki yıldan fazla bir süredir devam ediyor ancak bir anlaşmaya varılabilmiş değil. Bunu engelleyen unsur nedir?
İki tarafın da siyasi bir karara varması gerekiyor. İki ülke de Mavi Marmara meselesini düzgün bir şekilde sonlandırmalı. Bu iki tarafın da çıkarına olacaktır. Sadece böyle bir yolla normalleşme süreci ilerletilebilir. Maalesef, güven oluşturmak, yıkmaktan daha uzun sürüyor. Geçen seneki Gazze harekâtından önce ilişkiler yine olumlu bir yöne ilerlemekteydi, ancak harekâtın negatif etkisiyle süreç yine sekteye uğradı.
Bununla beraber, şu an iki taraftan da olumlu sinyaller gelmekte. Buna iyi bir örnek olarak Bülent Arınç'ın yakın zamanda bir İsrailli televizyon kanalına verdiği röportajı gösterebilirim. Ne zaman normalleşme gerçekleşir, bunu bilemem. Ancak Türkiye'deki siyasi gelişmeleri izlemekteyiz; koalisyon görüşmeleri ve erken seçim ihtimali. Ne olacağını bekleyip göreceğiz.
İlişkilerin normalleşmesi bağlamında Türkiye'nin üç şartı var. Şu an iki tarafın da bu şartlar üzerinde bir uzlaşıya vardığını düşünüyor musunuz?
Evet, bir uzlaşı kesinlikle var. İki taraf da neyin gerekli olduğunu ve hangi taleplerin gerçekleştirilmesi gerektiğinin bilinciyle ilerliyor. İlk iki şart çok net, fakat Gazze'ye silah sokulması bizim için büyük bir sorun. Biz Hamas'ı, Gazze'yi kontrolü altında tutan ve sürekli olarak İsrail'in güvenliğini tehdit eden tehlikeli bir terör örgütü olarak görüyoruz.
Bununla beraber, Türkiye'nin Gazze'de bir hastane inşa etme kararını destekledik ve diğer ülkelerden, uluslararası kuruluşlardan gelen insani yardım projelerini destekliyoruz. Bunu yapıyoruz çünkü Türkiye'ye ve Gazze'deki insani yardım aktivitelerine önem veriyoruz.
Geçtiğimiz aylarda, Gazze'ye yönelik ambargonun insani yardım için kaldırılacağına dair raporlar vardı ve Türkiye de İsrail de bu konuda anlaştı. Bunun iki ülkenin de üzerinde uzlaştığı bir kırılma noktası olduğunu düşünüyor musunuz?
Gazze'ye yapılan insani yardım çeşitliliği Türkiye ile İsrail'in ortak bir güven inşa etme çabasına yarıyor. Gazze'de hastaneyi inşa eden şirket prosedürlere mükemmel biçimde riayet etmişti. Türkiye, Gazze meselesinde önemli bir oyuncu ve biz bunun idrakindeyiz.
Türkiye-İsrail ilişkilerinin kötüye gitmesine yol açan Gazze operasyonlarına değindiniz. Şu an devam eden ateşkesin kalıcı olacağını düşünüyor musunuz?
Umudumuz odur ki bu ateşkes kalıcı olur. Biz Gazzelilerin ve İsraillilerin barış içinde yaşamasını istiyoruz. Ancak gerçekçi de olmak zorundayız. Şu ana kadar söylediğim gibi, şimdi bile – ateşkes esnasında – zaman zaman Gazze'den atılan füzeler Gazze'ye yakın bölgelerde yaşayan insanlarımızı korkutmakta. Bu ihlallere karşı kısıtlayıcı önlemler alıyoruz. Biz ateşkesi bitirmek isteyen taraf olmak istemiyoruz. Biz ateşkesin devam etmesini ve tekrar barış görüşmelerine dönmeyi istiyoruz.
İki ülkenin kötüleşen ilişkilerine rağmen ticaret hacmi ikiye katlandı ve Türkiye'yi ziyaret eden İsrailli turist sayısında artış yaşandı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu durum gösteriyor ki insanlar iki ülke arasındaki ilişkilerin güzel günlerini hatırlıyor. Her iki ülkenin iş çevreleri hâlihazırda ticarî ilişkilerini sürdürüyor. Ticaret hacmimiz 5,4 milyar dolar. Vurgulamak gerekir ki bu tam potansiyel bile değil; gerçekçi tahminlere göre ticaret hacmi 8 milyar doları bulabilir. Siyasi olarak her ne olursa olsun, insanlarımız, iş adamlarımız birbirleriyle ilişki halinde olmak istiyor ve bu önemli. Türkiye bölgesinde çok önemli bir ülke ve İsrail tarafından bakıldığında çoğu sektörde yüksek kaliteli hizmet veriyor. İnsanlarımız Türkiye'de tatil yapmayı çok seviyor. Uçuş sıklığını göz önüne alırsak, günde karşılıklı 7 uçuş var ki bu muazzam bir sayı.
İsrail yönetiminin ve toplumunun İran'la varılan nükleer anlaşma hakkındaki görüşü nedir?
Ekstremist İran rejimi, İsrail devleti için bir tehdittir. İranlı liderler İsrail'i sürekli tehdit ediyor ve İsrail'in yok edilmesi hakkında konuşuyor. Maalesef, biz bu rejimin yapabileceklerini tecrübe ettik. İranlılar çok iyi insanlar ve büyüleyici bir topluma sahipler. Ancak, İran rejimi İsrail'i tehdit etmeye devam ediyor ve bunu yüksek sesle söylemekten de çekinmiyor.
İran'la yapılan nükleer anlaşmanın etkisi korkutucu. Donmuş sermayeleri kendilerine geri döneceği için ekonomileri gelişecek ve böylece İsrail'i hedef alacak pek çok terör örgütünü finanse edebilecekler. Daha da fazlası, İran istediği an anlaşmayı bozarak elindeki nükleer güç sayesinde kolaylıkla nükleer silah üretebilecek.
Suriye'nin durumu, bölgedeki istikrarsızlığının başka bir sebebi. İsrail'in bu konudaki tavrı nedir?
Bize göre Beşşar Esad çok zaman önce meşruiyetini yitirmiştir. O bir suçludur ve Suriye'yi mahvetmiştir. Kendisinin çözümün bir parçası olmadığını düşünüyoruz. Problem o gittiğinde ne olacağıyla alakalıdır. İsrail Suriye'yle olan sınırını korumak için önlemler aldı ve Suriye'de olup bitenleri yakından takip ediyoruz. Suriye'deki savaş İsrail için pek çok şey ifade ediyor, bundan dolayı da biz bu sorunun çözüldüğünü görmek istiyoruz.
Sözlerinizden, İsrail'le Türkiye'nin Suriye konusuna yaklaşımının yakın olduğu anlaşılıyor. İki ülke arasında bu konuda bir işbirliği olacağını düşünüyor musunuz?
İsrail'le Türkiye'nin daha iyi ilişkileri olsaydı, iki taraf da bu tarz bir işbirliğinden memnuniyet duyardı. Güvenlik konusunda ve diğer konularda işbirliği ve fikir ortaklığı iki taraf için de faydalı olacaktır. Maalesef henüz diplomatik ilişkiler bağlamında çok iyi bir noktada değiliz, bu konu beraberce fikir yürütmemiz gereken bir konu olsa bile.
Türkiye yakın zamanda DAEŞ terör örgütüne karşı askeri operasyon başlattı. İsrail Türkiye'nin DAEŞ'e karşı olan mücadelesini nasıl değerlendiriyor?
İsrail Türkiye'nin kendini koruma hakkını desteklemektedir. Suruç'ta gençlerin hedef alındığı saldırı korkunçtu. DAEŞ her şeyi yok eden vahşi bir terör örgütüdür, gerçek bir tehdittir. Biz DAEŞ'e karşı mücadele eden koalisyonun bir parçası olmamamıza rağmen, onlar bizim sınırlarımıza her geçen gün daha da yaklaşmakta. DAEŞ İsrail için bir tehdittir ki DAEŞ teröristlerinin Gazze'ye sızdığına dair söylentiler de çıktı. DAEŞ'e karşı işbirliği çok faydalı olacaktır.
Geçtiğimiz günlerde 18 aylık Filistinli bir bebek Batı Şeria'da bulunduğu evin ateşe verilmesiyle öldürüldü. Bu trajik olay İsrailli yetkililer tarafından şiddetle kınanmasına rağmen saldırganın ceza almayacağına dair söylentiler çıktı. Bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu korkunç durum İsrail hükumetini de halkını da etkiledi. Başbakanımız "Yahudi teröristler" olarak adlandırdığımız bu insanlara kesin tedbirler alındığını belirtti ve her ne olursa olsun bu "Yahudi teröristler" yakalanacak. Polis suçluları adalet önüne çıkarmak için çok sıkı çalışıyor. Umuyorum ki yakalanacaklar ve böylece başka olayların önüne geçilecek.
İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te genişlettiği Yahudi yerleşimleri nedeniyle gerilim tırmanıyor ve ABD dahil pek çok ülke İsrail'i eleştiriyor. Bu yerleşim politikasına devam etme sebebiniz nedir?
Sorun, İsrail'le Filistin arasında direkt olarak görüşülmeli. Başbakanımız sürekli olarak Filistin yönetimine bir çözüm bulmak için görüşmelere devam etme çağrısı yapıyor. İsrail'in genişlemeyi içeren bir planı yok; biz sadece görüşmelerden sonra kuvvetle muhtemel İsrail'in kontrolünde kalacak olan bölgelerde yeni yerleşimler inşa edilmesine izin veriyoruz.
İki devletli çözüm bir rüya mı oldu artık?
Bu tek çözüm, başka bir yol yok. Sonsuza kadar savaşamayız ve İsrailliler de Filistinliler de kendi geleceklerini tayin hakkına sahip. Toprağı bölüşmeyi ve birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz.