En sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim de yanlış anlaşılmayayım.
Ben dershanelerin mevcut eğitim sistemimizin doğurduğu bir garabet olduğunu düşünüyorum.
Ama buna mükabil hükümetin dershaneleri kapatma kararının da "eğitime darbe" falan olarak yorumlanmasının fazla abartılı olduğuna inanıyorum. Meseleyi, "Dershaneler olmasaydı biz de olmazdık!" seviyesine taşımaya gerek yok! Olmasaydı da olurduk. Ben oldum mesela. Dershaneye gitmeden.
Kendi kendime, hiç kimseye ihtiyaç duymadan... İmkânsızlıklarla savaşarak inanılmaz bir başarı yakaladım ve üniversite sınavlarında ilk tercihime girdim. Hâlâ bügün bile o günlere tanık olanların örnek bir başarı hikâyesi olarak gençlere anlattığı bir öyküdür benim başarım.
Evet. Dershaneler kimi öğrencinin başarısına başarı katan bir araç ama vazgeçilmez değil. Eğer sistem dershanelere ihtiyaç duyulmayacak bir hale getirilebilirse pekala kapatılabilirler.
Kastettiğim tabii mevcut müfredatın revize edilmesi ya da tümden değiştirilmesi değil. Lise ikinci sınıfta okuyan oğlumdan dolayı çok iyi biliyorum ki, müfredat dolu dolu. Fazlası var eksiği yok. Kaldı ki kapatılması halinde eğitime darbe olacağı savunulan dershaneler de bu müfredatın dışına çıkmıyor.
Çünkü yapılan tüm sınavlarda bu müfredatın dışında sorular sorulmuyor.
Bu durumda; "Sistemde sorun nerede?" sorusu karşımıza çıkıyor. Yanıtı çok net! "Müfredatın okullarda öğrencilere aktarılış biçimlerinde!" Gerçek şu ki; Kalitesi düşük öğretmenler ya da kaliteli olsa bile icra ettiği görevin kutsallığını, önemini bilmeyen eğitimciler, okul yöneticileri sistemi tıkıyor. Hafta içi 5 gün istek ve azimle okula gelen öğrencisinin konuları daha iyi anlaması ve kavraması için artı bir uğraş vermeyen; "Salla başını al devletten maaşını!" anlayışından hareket edip görevini suiistimal eden eğitimciler yüzünden maalesef dershanelere ihtiyaç duyuluyor. Ve ne yazık ki sistemi tıkamaktan başka bir icraatı olmayan bu tipler sadece devlet okullarında karşımıza çıkıyor. Çünkü özel okul işletmecileri ticari kaygılar nedeniyle ekabir bu tiplere geçit vermiyor.
İşte; "Görevimi ihmal edersem ya da yanlış yaparsam anında kapının önüne konulurum" endişesiyle görevinin hakkını teslim etmek zorunda kalan özel okul öğretmenlerinin bu gayretleri de özel okullar başarısında çıtayı hep yüksekte tutuyor. Size bu konuda bariz bir örnek vereyim mesela.
Oğlumu ilkokulda 5 yıl devlet okuluna gönderdim. Altıncı sınıfta kaydını Bilfen Koleji'ne aldım. Okul seviye tespit sınavı yaptı ve o güne kadar karnesi 5'lerle dolu çocuk o sınavı bile zar zor geçti. Peki sonraki 3 yılda ne oldu biliyor musunuz? Hiç dershaneye gitmeden...
Özel öğretmene bile ihtiyaç duymadan SBS sınavında çok iyi bir başarı elde etti. Bi ara girişimde bulundum ve modaya uymak için çevrede çok başarılı olarak bilinen bir dershaneye yazdırdım. N'oldu biliyor musunuz?
Topu topu 2 hafta gitti ve sonra kendi isteğiyle ayrıldı. Neden? Çünkü anladı ki okulundaki öğretmenlerin verdiklerinden bir fazlasını veremiyor dershane öğretmenleri.
Sözün özü... Devlet okullarında sistemi tıkayan eğitimciler çok iyi denetlenecek bir mekanizmayla karşı karışıya bırakılırsa ve başarı ya da başarısızlıkları cezalandırılıp, ödüllendirilirse dershaneleri kapatmanın bence hiç mahzuru yok. Ama tabii bu dediğimi yapabilmek çok kolay değil.
Tabii bu işin bir boyutu. Bir de devlet ya da özel okul farketmez...
Hafta içi okulda dört dörtlük eğitim aldığı halde başarısız olan öğrenciler var. Bu çocukların velileri haklı olarak çareyi hafta sonları dershanelerde arıyor genellikle. Kusura bakmasınlar ama çocuk azmetmedikten sonra sabahtan akşama kadar dershaneye gitse n'olur? Para ve zaman kaybından başka hiçbirşey değil. O nedenle abartmayın lütfen dershaneler meselesini. "Eğitime darbe" falan deyip boş yere yaygara kopartmayın! Asıl darbe, gönlünden gelerek bu işi yapmak için atama bekleyen yüzbinlerce genç öğretmen adayına rağmen devletin, eğitim sistemini tıkayan bu eğitimcileri ve yöneticileri hala istihdam ediyor olmasıdır!