Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Masum "suçlular"

Dosya başkadır, vicdan başka. Birincisinde kanıtlara bakılır; ötekinde niyetin de hesaba katılması gerekir.
Meclis Başkanı Çiçek geçmişte kalmış bir durumun sonraki ortama göre değerlendirilmemesini istedi. Vicdan açısından doğrudur.
Sahtecilik elbette kötüdür ama kimlik kartındaki "Yahudi" kaydını "Hıristiyan" diye değiştirerek bir insanı ırkçılardan kurtarmışsanız, "resmî evrakta tahrifat yaptın" diye suçlanmanız toplumsal vicdana sığmaz. Somut realitedir ama yalnızca biçimsel bir gerçektir o.
Gündemimizdeki bütün çetrefil suç konularını değerlendirirken kamuoyumuzun aynı insaflı ayrımı gözetmesi doğru olur.
Daha önce de çok kere yazdım. Bugün darbe yandaşlığı suçlamasıyla cezaevinde bulunanlar arasında dostlarım var. Biliyorum ki haklarındaki iddialar hukuk tekniği bakımından doğru. Ama yine biliyorum ki onlar manen maddeten kişisel avanta kollayan çıkarcılar değil.
"Toplumu düze çıkaracağız" diye bir şeyler düşünmüş, bir şeylere inanmış, o doğrultuda davranmışlar. Yanılmışlar mı teşhislerinde ve çözüm önerilerinde? Evet, yanılmışlar. Ancak yalnız onlar mıymış yanılan? Hayır, kendini aydın sayan kesimde pek çok iyi niyetli insan kesinlikle paylaşıyordu onların yaklaşımlarını o yıllarda.
Gençliğimde ben de öyle yollardan geçtim demek hafif kalır. Taşlarını aşındırırcasına teptim o arka sokakları.
Gözümde dünya bugünkünden beter bir adaletsizlik cehennemi, ülke tam bir faşizm zindanıydı. (Büsbütün yanılmıyordum o görüşümde). Kafamda kâbusu cennete çevirebilecek düzen şeması hazırdı. Çabucak gerçekleşemeyeceğinin bilincindeydim ama o yönde elden geleni yapma çabasının kutsallığına inanıyordum.
İtiraf etmeliyim ki idealizm coşkusuna müthiş bir haz da karışırdı. Şimdi hatırladığımda akıl dışı bulduğum şeyler yaparken kişiye hiçbir cinsel serüvenin tattıramayacağı heyecanlar yaşardım. Islık çalardım keyifle.
İçimde zindan korkusu yok muydu? Vardı. Ama değerdi. Elverir ki Mehmet Ali Ağabey "Aferin ulan" desin...
O günlerde bir subay yanıma sokulup fısıldasaydı, "Sizler gibi düşünüyoruz, faşist hükümeti devirmek üzereyiz, hadi bize katıl" diye... Katılır mıydım?
Gözümü kırpmadan!
O anlamda "darbeci" sayılır mıydım? Elbette. Öyleyse zindanda çürütülmeye layık bir melun muydum? Hayır. Günün şartları iyi niyetli insanları bile "oylama dışı" çözümler aramaya itiyordu, o kadar.
Bunları ve içerideki dostları düşündükçe çektiğim eziyete hikmetinden sual edilmez yargımız son verecek mi, bilemiyorum. Ama kamuoyumuzun yargıları insaflı olsun lütfen.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA