23 Temmuz 1908 Özgürlük ve Demokrasi Devrimi'nin yıldönümünü yazıyorum iki gündür. Maalesef benden başka hatırlayan da yok bu önemli günü. Dünkü yazım şu satırlarla bitiyordu:
23 Temmuz 1908'i gerçekleştiren o toplumun torunları, tüm farklı renkleriyle, omuz omuza İttihatçıların devamı olan Kemalist askeri rejimi tasfiye etti. Ne tesadüftür ki bu halkın darbecileri tasfiye sürecinin başlangıcı da yine bir 23 Temmuz sabahıydı. Bundan 6 yıl önce 22 Temmuz 2007'de, tüm dayatmalara inat bu halk, vesayetçilerden kurtulmak için tek umudu olan lidere, Recep Tayyip Erdoğan'a darbecileri kudurtan bir destekle tam yetki verdi... Ve o lider halktan aldığı yetkiyle "Artık geri dönüş yok. Bu askeri vesayet rejimini yıkacağım" diye bir 23 Temmuz sabahı yemin etti.
Peki şimdi ne durumdayız? İşte bugün onu yazacağım.
Eski rejim ve yeni demokratik rejim?
Eski rejim büyük oranda yıkıldı. Yıkıntıların kalan unsurları da inleyerek çökmeye devam ediyor. Bu işin geri dönüşü yok. Gerçekçi bir analizle bakarsak eski azınlıkçı rejimin yeniden iktidara gelmesi imkânsız. İttihatçıların kurduğu, Kemalistlerin ideolojik kalıbını revize ederek sürdürdüğü askeri rejim tarih sayfalarında yerini aldı.
Peki şimdi vesayet yıkıldı da yerine 23 Temmuz 1908'den beri özlediğimiz vesayetsiz tam demokratik bir rejim mi geldi?
Maalesef hayır. Şu an amorf bir rejimle, bir Post- Kemalist geçiş dönemi düzeniyle karşı karşıyayız.
Eski Türkiye'de demokratik yolla hükümet olmuş siyasi partinin rakibi hiçbir zaman başka siyasi parti olmazdı.
Sivil hükümetler siyasal iktidar kavgasını TSK ve TSK'nın yargıdaki uzantıları ile yapardı.
Genelkurmay ile seçilmiş hükümetler arası gelgitlerle doluydu eski rejimin siyasi tarihi.
CHP dış kapının mandalı bile değil
Yeni Türkiye'de de demokratik yolla hükümet olmuş siyasi partinin rakibi, yine bir başka siyasi parti değil. Hâlâ normal bir demokrasi değiliz.
Dahası eski rejimde CHP'nin TSK ile akrabalık bağları sebebiyle önemli bir işlevi vardı.
Bir şekilde CHP, demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olan bir siyasi parti olarak değil, kurulu devlet düzeninin bir parçası olarak önemliydi.
CHP, tarihinde bir kez 1975-80 arası gerçek bir siyasi parti olur gibi oldu. Onda da hemen devlet babası CHP'nin defterini dürdü.
Yeni rejimde ise CHP'nin hiçbir siyasi işlevi kalmadı. Bugünün Türkiye'sinde CHP'nin siyasi denklemde bir zerre yeri yok.
CHP'nin Türkiye'deki mevcut siyasal iktidar mücadelesinde dış kapının mandalı olarak bile bir değeri ve itibarı yok.
Çok acı ama maalesef gerçek bu... Türkiye'nin anamuhalefet partisi CHP falan değildir. Şu an görünürdeki Türk siyasal hayatı baştan sona tiyatro dekorudur. İnanın bana en ufak abartmıyorum.
Bugünün siyasal kavgası
Yeni Türkiye'de de mevcut seçilmiş sivil hükümetin en büyük rakibi devlet içindedir. Devlet dendi mi akla eski rejimde TSK gelirdi. Devlet demek TSK demekti.
Askeri vesayeti aştığımız şimdiki amorf rejimde işler tamamen karmaşıklaştı.
Devletin bir bölümüne bir demokraside olması gerektiği gibi sivil hükümet hâkim gözüküyor.
Öte yandan TSK'nın yerini almak isteyen epeyce güçlü bir bürokratik ve yargısal vesayet çevresi de var devletin içinde.
Sivil hükümete vesayet etmek isteyen bürokratlar ve yargı mensupları tek bir merkezden talimat alırmışçasına ortak hareket ediyor.
Şu an siyasal iktidar kavgası demokratik yolla iktidarda olan hükümet ile bu neo-vesayetçi, neoİttihatçı devlet gücü arasında geçiyor.
23 Temmuz 1908 ruhunu boğan zihniyet şimdi de yeni bir elbise giyerek son 5 yıl içinde yaşadığımız sessiz devrimi kendi vesayet rejimine çevirmeye çalışıyor.
Yaşadığımız siyasal gerçek budur. Gerisi boş laftan, yalandan, dolandan ibarettir.
İnanmayın.