Ankara'ya yaz gelmek üzereydi... 1983...
Mayıs sonuydu... Telefonu çevirdim...
27 52 31'i... O zaman telefonlar "6 rakamlıydı."
Telefonu Süleyman Demirel açtı.
"Efendim" dedim:
- Zor bir konu... Nasıl söylesem...
- Hayırdır... Merak ettim... Söyle.
- Sizi sürgüne gönderecekler.
- Şaka mı bu?
- Hayır efendim... Üzgünüm... Gerçek.
***
Telefonda bir süre sessizlik oldu... İkimiz de sustuk.
Sonra Demirel sordu:
- Neredesin?
- Gazetedeyim... İsterseniz gelebilirim.
- Eğer zahmet olmazsa... Gelebilirsen memnun olurum.
***
Birkaç dakika sonra...
Güniz Sokak-31'in alt katında, baş başaydık.
Süleyman Bey sordu:
- Kaynağın sağlam mı?
- Sağlam... Dört yıldızlı... Kim olduğunu sormazsanız memnun olurum.
- Hayır sormayacağım... Sana inanıyorum... Allah'ın dediği olur.