Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Sebep-sonuç ilişkilerini doğru tahlil etmek şarttır

Bir olayı ya da bir durumu irdelerken sebep- sonuç ilişkilerini doğru tahlil etmek, yanılgıya düşmek ihtimalini azaltır... "İlliyet rabıtası" da diyebileceğimiz sebep- sonuç ilişkisini doğru tahlil etmek, hayatın her alanında önem taşır.
Örneğin diyelim ki bir yakınınız uçakla yolculuk etmek için taksi ile havaalanına gidiyor...
Yolda bu taksinin lastiği patlasa ve bu nedenle yakınınız uçağını kaçırıp, bir sonraki uçağa binse... Gecikme yüzünden binmek zorunda kaldığı ikinci uçak düşse ve yakınınız hayatını kaybetse...
Bu durumda yakınınızın kaybından doğan tazminat isteme hakkı için davayı taksinin şoförüne mi, yoksa uçağın sahibi olan şirkete mi açarsınız?

Tavuk ve yumurta
"İlliyet rabıtası"nı çarpıcı bir örnekle anlatmak istediğinizde, 2'nci Dünya Savaşı'nda Nazi uçakları Londra'yı bombalarken tuvalete giren yaşlı İngiliz kadınının yaşadığı şaşkınlığı hatırlayabilirsiniz.
Kadıncağız tam işini bitirip tuvaletin sifonunu çektiğinde, evinin üzerine bir bomba düşmüş. Kurtarma ekipleri kadını enkazın altından çıkartırlarken o "Ben sifonu evi yıkacak kadar hızlı çekmedim ki" diyerek, kendi kendine söyleniyormuş.
"Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar" benzeri mantıksal ikilemler illiyet rabıtasını doğru yorumlamakta zorluklar yaratsalar ve Aristo'dan bu yana filozoflar "Yumurta mı yoksa tavuk mu önce yaratıldı" sorusuna cevap aramış olsalar da, hayatın her alanında illiyet rabıtasını doğru tahlil etmek önem taşır. Ekonomide arz ile talep arasındaki ilişkilerde, matematikte "Kaos teorisi"ne ilişkin varsayımlarda, tıpta kullanılan ilaçların yan etkilerinde sebepsonuç ilişiklerini doğru tahlil etmek, sorunları çözüme bağlamayı kolaylaştırır.

Yenilginin sebebini anlamak

Aynı durum siyaset için de geçerlidir...
Örneğin bugün ana muhalefet partisi CHP girdiği her seçimde yenildiğine ve seçmen sayısını artıramadığına göre, bu partinin seçmene yeni bir ufuk vaat etmek yerine sadece Tayyip Erdoğan takıntısı ile siyasetini oluşturması, bu partinin Türk seçmeninin beklentilerine dönük tahlillerinin yanlış olduğunu göstermiyor mu?
Seçmenlerin AK Parti'yi ve Erdoğan'ı desteklemelerini "Milliyetçilik" ideolojisinin CHP'de yeterince bulunmadığı sebebine bağladılar ve yerel seçimlerde Ankara'da bir MHP'li, Mansur Yavaş'ı aday gösterdiler.
Cumhurbaşkanı seçiminde ise ılımlı İslam kimliğindeki Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday göstererek, yenilgilerinin sebebinin kendilerinin jakoben laik görüntüsünden kaynaklandığını düşündükleri açığa çıktı...
Ama hâlâ başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere hiçbir CHP yöneticisi, kronikleşen yenilgilerinin asıl sebebini araştırma zahmetini ihtiyar etmiyorlar.

Yanlış tutumlar ve sonuçları
Örneğin CHP'lilerin Tayyip Erdoğan'a dönük takıntılı ve öfkeli söylemleri, Erdoğan'ın seçmen tabanını kilitliyor.
Kendilerinin de bir adayla katıldıkları Cumhurbaşkanı seçiminde sonucu görgülü ve uygar biçimde kabul etseler, bir anda Erdoğan'la siyaseten eşit konuma gelecekler ama bunu farkında değiller. Gezi Parkı kalkışmasına veya Gülen Örgütü'ne karşı konumda yer alsalar, bu konularda Erdoğan'a destek veren kitlelere onlar da sahip olabilecekler.
Ama onlar hâlâ siyasi yenilgilerinin enkazı altında "Sifonu bu kadar hızlı çekmedik ki" diyerek kendi kendilerine söylenmekteler.
Sonuçta onlara kurultay zaferleri ile yetinmek seçeneği kalmakta.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA