Sonunda siyaseti de sözlüklere başvurarak izlemek noktasına geldik ya, bu da bir şeydir... Önce eski Başbakan yeni Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın AK Parti olağanüstü kongresinde Beyaz Türkler'e "Biz sizi anladık, siz de bizi anlamaya çalışın" şeklinde seslenirken "Musafaha için elimi uzatıyorum" demesi üzerine "Musafaha"nın dostluk için birlikte olmak, tokalaşmak anlamına geldiğini öğrendik.
Daha sonra da eski Dışişleri Bakanı yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun aynı kongredeki konuşmasında "Yeni kültürel uyanış, insanlığın temel değerler itibarıyla varoluşsal ve epistemolojik problemlerle karşı karşıya kaldığı bir dönemde, bütün insanlığa evrensel bir medeniyet çağrısı yapacak bir uyanıştır" demesi üzerine "Epistemoloji" kelimesine takıldık.
"Episteme"ler değişirken
Meğer Yunancada "Episteme" bilim "Logos" ise öğreti anlamına gelirlermiş... Bu kelimelerden türetilen "Epistemoloji" de "Bilim felsefesi" anlamına geliyormuş.
Yıldıray Oğur dün Türkiye'deki yazısında bu kavramı daha da açıp, şunları yazmıştı:
"Foucault'un tarif ettiği zamanın, siyasetin hayatın kodları, kültürel şifrelerini içeren ana kodlar olan 'episteme'lerin değiştiği bir kavşaktayız. Daha doğrusu o değişen 'episteme'lere göre bir siyaset ve kamusal hayat inşa etmenin eşiğindeyiz. Bu paradigmatik kopuşa laik kesimin verdiği cevap; o 'episteme'leri ağır çekim bir halk ihtilaliyle değiştirmekte olan halkı epistemoloji kelimesi üzerinden yeniden oryantalize etmekten, aşağılamaktan, bunlar ne anlar dilinde ısrar etmekten fazlası olmadı..."
Bize yabancı gelen kelimeler ve kavramlar üzerindeki çeşitlemeler aslında sonsuz ve bazen de güldürücüdür.
Sıpalardan spagettiye
Örneğin İtalyanların ulusal yemeği olan "Spagetti"nin kökenini Konya'da bulanlar vardır... Buna göre makarnanın her çeşidini üreten İtalyanlar, dünyada başka çeşit makarna kaldı mı sorusuna cevap bulmak için 16'ncı yüzyılda dünyanın her köşesine heyetler göndermişler. Bu heyetlerden biri Konya'nın bir köyünde "Şehriye"yi görmüşler. Bu ince, yuvarlak ve uzun makarna türünden yüzlerce kilo örnek alıp, eşek kervanındaki eşeklere yüklemişler. Kervandaki eşekler Çanakkale'de bekleyen gemilere çıkarlarken fırtına kopmuş, eşekler denize düşmeye başlamışlar. Kervanın başındaki Konyalı da bu sırada "Sıpa gitti, sıpa gitti" diye feryat ediyormuş.
İşte "Spagetti" kelimesi de bu "Sıpa gitti"den türemiş.
Meslektaşım Şeref Özgencil de ünlü şampanya markası "Dom Perignon"un başlangıcının Elazığ olduğunun iddia edildiği bir hikâye anlattı.
Dom Perignon ve Elazığ
Buna göre "Öküzgözü" üzümünü tatmak üzere 17'nci yüzyılda Elazığ'a gelen Fransız rahip, bu üzümü kendisine ikram eden köylü kadın Perihan'a giydiği şalvarın adını sorunca "Don" cevabını almış. Bunun üzerine "Don"dan "Dom"u, Perihan'dan da "Perignon"u üretip, ürettiği şampanyasına "Dom Perignon" demiş...
Bu hikâyeye kapılırsanız 1639 ile 1715 arasında yaşayan ve bir kâtipken vaftiz edilip rahipliği seçen ve şampanyanın babası olan Fransız'ın adını da, Dom'luğunu da, Elazığ'da aldığına inanmanız gerekir.
Hepinize iyi ve mutlu pazarlar diliyorum.