İlk kez cumhurbaşkanının halkoyu ile belirleneceği seçimin ilk tur oylamasına 20 gün kaldığına göre, bütün kamuoyu yoklamalarında favori aday gösterilen Başbakan Erdoğan'ın topluma ne tür taahhütlerde bulunduğunu hatırlamakta yarar var.
Neticede algı çarpıtma denemeleri ve sanal linç kampanyaları, her seçimden ve her referandumdan önce belirli çevrelerce sahnelendi. Önümüzdeki seçime uzanan dönemde de bunların tekrarlandığını görmekteyiz.
Bu tabloda akla uygun olan davranış, en güçlü cumhurbaşkanı adayının ne tür bir vizyonu topluma sunduğunu bilerek seçimde oy kullanmak değil midir? Bu düşünceyle Erdoğan'ın "Yeni Türkiye Yolunda" başlığı ile açıkladığı "Vizyon Belgesi"nin temel maddelerini hatırlatmakta yarar görüyorum.
Dört temel hedef
İşte bu maddelerden bazıları:
- Amacımız, 2023'te, yani Cumhuriyetimizin 100. yılında şu dört temel hedefe ulaşmaktır:
Demokrasiyi daha da geliştirmek/ Siyasi ve toplumsal normalleşmeyi sağlamak/ Toplumsal refahı daha çok yükseltmek/ Dünyada öncü ülkeler arasına girmek.
- Bizim için demokrasi; çoğunluğun azınlığa, azınlığın da çoğunluğa tahakküm etmediği bir rejimdir. Bizim için demokrasi; çoğulcu bir anlayışla karar süreçlerinin işletildiği, her türlü işlem ve eylemin evrensel hukuk normlarına dayalı objektif kriterlerle denetlendiği, sivil toplum kuruluşları, medya, kanaat önderleri, meslek kuruluşları gibi sivil ve özerk kesimlerin ve örgütlerin özgürce aktif rol oynadığı bir rejimdir.
Yeni siyasal partiler düzeni
- 2023 yolunda siyasi partileri tek tip teşkilatlanmaya iten yasal düzenlemelere son verilmelidir. Bunun yerine siyasal partilerin serbest bir biçimde kurulması, örgütlenmesi ve propaganda yapması haklarını güvence altına alan, özgür ve demokratik bir biçimde teşkilatlanmalarına zemin hazırlayan yasal düzenlemenin hayata geçirilmesini hedeflemeliyiz.
- Yeni Türkiye için yaslandığımız üç temel ilke vardır:
Demokratik siyaset/ Açık toplum/ Hukuk devleti.
- Bizim baştan beri hedefimiz, zayıflamış ve yer yer kopmuş olan millet- devlet ve kimlikler- devlet ilişkisini olması gereken zemine oturtmaktır. Bunun için ülke olarak üç dönüşümü gerçekleştirmemiz gereklidir:
Siyasi dönüşüm/ Toplumsal bütünleşme/ Kurumsal dönüşüm.
Halkın seçimi
- Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye'de her zaman sancılı olmuştur. Çünkü meşruiyetlerini halktan almayanlar Cumhurbaşkanlığı'nı hep bir vesayet kurumu olarak görmüşlerdir. 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ün seçilmesi sürecinde, vesayet odakları yine çeşitli engellemelerde bulundular. AK Parti mensubu bir kişinin Cumhurbaşkanı olmaması için her türlü entrikaya başvurdular. Biz ise, bu vesayet odakları ile bir kere daha mücadele ettik ve Meclis Cumhurbaşkanı'nı seçti. Bu dönemde milli iradenin, demokrasinin ve refahın geliştirilmesi yönünde Türkiye önemli adımlar attı.
Dediğini yapan siyasetçi
- Allah nasip eder de Cumhurbaşkanı olursak, çözüm sürecini daha güçlü şekilde sürdürmek için ilgili tüm kurumları yönlendirmeye ve toplum kesimlerine bu sürece sahip çıkmaları için gerekli mesajları vermeye devam edeceğiz. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı olarak da, çözüm sürecinin en yakın takipçisi ve destekçisi olacağız.
Hani komutanı askere "Elektrik nedir" diye sorunca "Ne olduğu bilinmez, ettiğinden bellidir" cevabını almış ya... Tayyip Erdoğan'ın kim olduğunu ve dediği hiçbir şeyi lafta bırakmadığını 12 yıllık Başbakanlığında öğrenmiş olmamız gerekiyor. Bu bakımdan halkın seçeceği bir cumhurbaşkanı olarak nasıl bir "Yeni Türkiye"yi öngördüğünü bilmemizde yarar var.