Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

"Yeni Türkiye"yi eski bilgilerle anlayamayız

Yeni Türkiye eskisinden çok farklı... Kendi tarihimizle yüzleşme cesareti gösterdiğimiz için sadece tabular yıkılmadı. Demokrasinin üzerindeki askeri ve bürokratik vesayet kalktı.
Ama bu Yeni Türkiye'yi anlamakta zorlanan beyinler, eski bilgilerle dolu. Öylesine şartlandırıldık ki, Türkiye'nin gerçek potansiyelinin ne olduğunu anlamaya bile çalışmadık.

Gerçek potansiyelimiz
Şimdi anlıyoruz ki meğer havaalanları, limanlar milyar dolarlarla ölçülen değerlere sahipmiş. Yıllarca bu mekânlara "Kamu hizmeti yapılıyor" denilerek, bütçeden ne ödenekler gitti... Sonra bir özelleştirme ile bunların gider değil gelir kalemleri oluşturduğu anlaşıldı. Üstelik bunlar özel sektöre geçtikten sonra hizmetler daha iyileşti.
Meğer THY dünya rekabetinde ön sırada yer alabilirmiş. Meğer Türkiye bir turizm ülkesi olabilirmiş... Otoyol da yapabilirmişiz, gökdelen de dikebilirmişiz ve hatta Boğaz'ı su altından da geçebilirmişiz...
Ya şu yıllarca "Tekel"e mahkûm edilmemize ne demeli? Anasonsuz rakılar bile içtik... Sigaralardan odun parçacıkları çıkmasını doğal karşılamaz mıydık? Rahmetli Turan Güneş "Bu sigaralara ancak yeniçerilerin solukları yeter" derdi.
Şimdi her biri farklı çeşnilerde rakı markaları var tercihimize sunulan... Tekel'in alıp kullanmadığı ve depolarda saklanıp sonra yakılan tütün stokları da artık haber olmuyor.
Düşünebiliyor musunuz bir zamanlar "70 sente muhtacız" diye anlatılan Türkiye, enerji ithalatı için yılda 60 milyar dolar ödüyor. Kentler doğalgazla ısınıyor... Eğer kömür madenlerinde çalışanların can ve iş güvenlikleri sağlanmazsa, kömürü de ithal edebileceğimizi biliyoruz. Bırakalım enerji ithalatını... Türkiye'nin son dönemde GSM cep telefonlarının ithalatı için 50 milyar dolara yakın ödeme yaptı.
Telekomünikasyon Kurumu'ndan bir yetkili, 5-6 yıl önce "Türkiye'den her yıl yaklaşık 3.5 milyon cep telefonu yurtdışına bakıma gidiyor" şeklinde bir açıklama yapmıştı. Buna göre telefonlar arızalandığında telefon eski ve ucuzsa atılıyormuş ama değerliyse servise götürülüyormuş. Servisteki onarımda ise donanım arızaları giderilemeyince cihaz yurtdışına gönderiliyormuş.

Çözüm nefretle bulunmaz
Durum şimdi daha da büyük rakamlara dayandı.
O dönemde buna benzer bir açıklama da dijital fotoğraf makineleri piyasasından gelmişti. Meğer biz Türkler yılda en az 2 milyar dolarlık fotoğraf makinesi alıyor ve çektiğimiz fotoğrafların basımı için de 160-170 milyon dolar harcıyormuşuz. Beyaz eşya, otomotiv, mobilya ve benzeri alanlardaki harcamalarımızı düşünün... "Air conditioning" cihazının ne kadar yaygınlaştığının farkında değil misiniz? Suriyeli sığınmacılar için devletin 3 milyar dolar harcama yaptığını ve bunun ekonomiyi sarsmadığını hiç düşündünüz mü?
Yani ortada bir yoksul ülkenin rakamları değil, vatandaşlarının kişisel ihtiyaçları için yaptıkları harcamaların dünya ölçeğinde büyük rakamlarla ifade edildiği bir ekonominin ipuçları var. Şimdi konut sektöründeki patlama da devrede...
Özetle Türkiye'ye bir 3'üncü dünya ülkesi gibi bakmaktan kaçınalım. Demokratik siyasete yaklaşımımız, bir Suriyeli'nin ya da bir Nijeryalı'nınkine benzemesin... Türkiye'nin bugününün dününden kesinlikle daha iyi, daha istikrarlı olduğunu görmüyor muyuz?
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde de yoksullar ve sosyal adaletsizlikler var... Ama o ülkelerin politikacıları felaket ve sefalet edebiyatı yaparak icra etmiyorlar mesleklerini. Sorunlara çözüm üretiyorlar ve halklarına daha iyi bir yarın vaat ediyorlar. Çözüm sokak ayaklanmalarında, nefret üretiminde değil, yarına dönük projelerde aranıyor.
Siyasi rekabetin "Sen kötüsün" çizgisi üzerinde yürütülmesi ve sürekli rejim kavgalarına çanak tutulması hepimizi bıktırmadı mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA