Zaman her şeyi olduğu gibi kriterleri de değiştiriyor...
Bundan yedi yıl önce damardan bir Beyaz Türk'e "Cumhurbaşkanı olacak kişide bulunması gereken kriterler nedir" diye sorsaydınız, "Eşinin başı örtülü olmasın yeter" derdi. Şimdi durum çok farklı... Aynı soruyu bugün bir Beyaz Türk'e sorsanız "Tayyip Erdoğan olmasın da ne olursa olsun" cevabını alırsınız...
Bunlardan biri de "Cumhurbaşkanı bir yabancı dil, mesela İngilizce bilmeli" diyerek kendince yeni bir kriter koymuş...
Aklıma hiç yabancı dil bilmeyen eski cumhurbaşkanlarımızdan birinin İngiltere'yi ziyaretinde yanındaki milli eğitim bakanına söyledikleri geliyor. Asker kökenli bu cumhurbaşkanı Londra'da gezerken "Bu ülkede çocuklar bile İngilizce konuşuyor, bizim eğitim sistemimizi düzeltmemiz şart" demiş yanındaki milli eğitim bakanına...
"Yabancı dil" bilmek tabii ki iyi bir şey... Ama daha önemli olan şey, bilinen yerli ve yabancı dillerden herhangi birinde doğru ve akıllıca sözler söylemektir.
YABANCI DİL BİLMEK
Çünkü herhangi bir dilde söylenilen sözlerin içeriğine önem vermiyorsanız, kendinizi o fıkradaki kedilerin yerine de koyabilirsiniz.
O fıkradaki kedilerden biri karşısındaki kediye "Hav, hav" diye seslenmiş... İkinci kedi "Hav, hav" diyen kediye "Neden bütün kediler gibi miyav, miyav demiyorsun" diyerek çıkışmış. "Hav, hav" diyen kedi de "Bu zamanda herkes bir yabancı dil biliyor artık" diye cevap vermiş.
Olaya bir de İngiliz gibi yaklaşmak alternatifi vardır ya... Her şeyi bilen İngiliz albaya "Fransızca biliyor musun" diye soranlar "Fransızca bilmiyorum ama aksanım çok iyidir" cevabını almışlar...
Devleti temsil edenlerin yabancı dil bilmeleri bir süper güç olan Amerika için gerçekten gerekli olabilir. Bir Afrika ülkesini ziyaret eden Amerikan dışişleri bakanını havaalanında karşılayan kalabalıklar, "Lomomo" diye bağırarak tezahürat yapıyorlarmış.
LOMOMO NE DEMEK?
Uçaktan indikten sonra Afrikalı meslektaşı ile yanyana yürürlerken, Amerikan Dışişleri Bakanı "Lomomo ne anlama geliyor" diye sormuş ona... Afrikalı bakan o anda konuğunun kolundan tutup, yerdeki hayvan pisliğini işaret etmiş ve "Dikkat edin, lomomoya basmayın" demiş.
"Bir cumhurbaşkanı acaba hangi yabancı dili bilmeli" sorusunun cevabını vermek de kolay değil.. Mesela Başkan Obama acaba Çince mi yoksa Rusça mı bilse, daha iyi olurdu?
1900'lü yılların başındaki Antep'te eşraftan bir ailenin 12 yaşındaki yaramaz kızı, Antep'teki Amerikan Hastanesi'nde görevli doktor Eisley'den İngilizce dersleri alıyor. Ama bunu muhafazakar babasından gizliyorlar. Çok yaramaz olan kızın annesi de, yaramazlıklardan bunaldığında "Doktor Eisley'den ders aldığını babana söylerim ha" diye tehdit ediyor kızını.
BABA TEPKİ VERMEYİNCE
Bir gün kız öylesine yaramazlık ediyor ki, anne "Artık yetti canıma" diyor. Baba akşam eve gelip, koltuğuna oturunca kızın annesi onun yanına gidiyor. Bu sırada yaramaz kız, annesi ile babasının konuşmalarını, odanın kapısına kulağını yapıştırmış, heyecan ve korku içinde dinlemekte.
Anne müthiş sırrı açıklamaya başlıyor:
-Hacı Bey, senin haylaz kızın ne yapıyor biliyor musun? Her gün Amerikalı doktordan İngilizce dersleri alıyor!.. Hacı baba bu sözlere beklenen tepkiyi vermeyince yaramaz kızın annesi şaşırıyor... Ama babadan yaramaz kıza dönük öfkeli bir tepki almaya da kararlı,
"Hacı Bey, kız İngilizce dersi alacağına Fransızca dersi alsa daha doğru olmaz mıydı" diyor.
Bu arada "Cumhurbaşkanı İngilizce bilmeli" diyenlere de Bernard Shaw'un "Amerika ve İngiltere, aynı dilin birbirlerinden ayırdığı iki ülkedir" şeklindeki sözlerini hatırlatalım.