Felaketlerden ve kötülüklerden mutluluk çıkartmaya "Pollyannacılık" denilir ya... Pollyannacılığı çok iyi anlatan bir Temel fıkrası da vardır... Kurşuna dizilmek üzere manganın önüne götürülen Temel'in son söz olarak "Bu bana ders olsun" demesi, Pollyannacılık"ın ne olduğunu çok iyi anlatır.
Felaketlerden ve kötülüklerden mutluluk çıkartmaya son bir örneği, dünkü The New York Times'da yer alan Thomas Friedman'ın makalesinde gördüm.
Friedman bu makalesinde Putin'in Kırım anlaşmazlığı yüzünden Polonya'ya ve belki de Avrupa'ya giden Rus doğalgazını kesmesi ihtimalinin, mutlulukla karşılanması gerektiğini yazmıştı. Özetle doğalgaz kesilince bu ülkeler alternatif ve temiz enerji kaynaklarına ve mesela güneş enerjisine dönecekler, böylece dünya daha sağlıklı bir ortama sahip olacak, ozon tabakası korunacaktı... Aynı yazıda Suriye'deki felaketin ana sebebinin de, bu ülkedeki kuraklık olduğu savı seslendirilmişti.
Savaş ve buluşlar
Dün BBC'nin internet sitesinde de 1'inci Dünya Savaşı sayesinde insanlığın sahip olduğu kolaylıklar ve araçlar sıralanmıştı.
Örneğin savaş nedeniyle enerji tasarrufu gündeme gelince önce Almanya'da sonra da İngiltere'de "Yaz saati- Kış saati" uygulaması başlatılmış. "Kol saati", "Poşet çay", "Fermuar", "Paslanmaz çelik" falan, savaşın gereksinimleri olarak hayatımıza girmişler.
Aslında bu Pollyannacılık bizim kültürümüzde de "Her şeyi hayra yormak" biçiminde oldum olası vardır. Örneğin tarihimize "Osmanlı İmparatorluğu çöktü ama bu sayede Cumhuriyet kuruldu" açısından bakanları duymaz mıyız? Türkiye'nin istikrarını ve iç barışını hedef alan komploları veya Mısır'ın, Suriye'nin yaşadığı trajedileri "Bunlar bu iktidarı yıpratacak" diyerek mutlulukla izleyenleri görmedik mi her dönemde?
Zorluklar ve fırsatlar
İyimserlik de, kötümserlik de saplantıya dönüştükleri ve abartıldıkları zaman insanları da, kurumları da gerçeklerden kopartır.
Örneğin "Seçmen bize oy vermese de Anayasa Mahkemesi bizim yanımızda" benzeri bir Pollyannacı siyasal iyimserlik, bir siyasi partiyi sürekli iptal dilekçesi yazılan bir arzuhalci bürosuna dönüştürmez mi?
"Karşınıza çıkan fırsatların içerdiği zorluklara takılıp duraklamak yerine bu zorlukları aşmayı bir fırsat olarak görmek" tercihini seçmeyi "İyimserlik" olarak nitelemiş Churchill...
Aslında biz ne dersek diyelim, artık bir klasik haline dönüşen o sanal görüntüyü değiştirmek de herhalde pek kolay olmayacak... Boşalmış rakı kadehinin durduğu masada başını iki elinin arasına almış kişinin "Ne olacak bu Türkiye'nin hali" diye kara kara düşünmesinin post-modern yansımalarını, sosyal medyada görmüyor muyuz?
Yani yerel seçim sonuçlarına bakıp erken bir Pollyannacılığa kapılmak da pek doğru olmaz.