Bazı köşe yazılarını okuyunca sanırsınız ki AK Parti'yi iktidara o köşelerde yazanlar getirdiler. Ancak Başbakan Erdoğan yönetimi bunlarla paylaşmak yerine kendi başına siyaseti belirleyince de, onu iktidara getiren yazarlar onun işini bitirmeye karar verdiler.
Ve bu köşe yazılarını okuyunca sanırsınız ki, AK Parti'yi iktidarda ve Tayyip Erdoğan'ı Başbakanlıkta tutanlar, onu hâlâ destekleyen köşe yazarlarıdır.
Bir gün bu "Yalaka yazarlar" da doğru yola gelip "Erdoğan diktatör oldu" veya "Erdoğan Yüce Divan'a gidecek" benzeri zırvaları yazmaya başladıkları zaman, Başbakan Erdoğan'ın istifa etmekten başka çaresi kalmayacaktır.
Bu köşe yazılarına bakarsanız, Türkiye'de siyaset aslında bir medya meselesidir... Halk, seçmen eğilimleri, sandık, seçim falan hep teferruattır. "
Hizmet"in yeni anlamı
Aynı şekilde "Barış Açılımı"nın her yol denenerek sabote edilmek istenmesi, Türklerle Kürtlerin birbirleri ile boğazlaşmalarının teşvik edilmesi de pek önemli değildir. Çünkü eğer Kürt realitesi kalıcı, adil ve demokratik bir çözüme bağlanacaksa, bunun Başbakan Erdoğan tarafından gerçekleştirilmesi yerine hiç gerçekleşmemesi daha doğru olacaktır.
Dost-modern darbe girişiminden beri "Hizmet" denilince de akla ülkenin gelişmesine, halkın yaşam düzeyinin yükseltilmesine, alt ve üst yapının yenilenmesine dönük çabalar değil, "Uzun adam"ın bitirilmesine dönük faaliyet gelmektedir.
Sakın şaşırmayın
Bu çizgideki yazıları okurken "Kendi ülkelerine, içinde yaşadıkları topluma bu kadar yabancı olunur mu" sorusu mutlaka aklınıza geliyordur.
Suriye'nin Esad'ını veya Mısır'ın Sisi'sini Erdoğan'a tercih edenlerin bulunduğu bir siyaset anlayışı, herhalde sizleri de şaşırtıyordur...
Ama eğer siyasete biraz ilgi duyuyorsanız, bu olup bitenlerin yakın geçmişte de tekrarlandığını hatırlıyorsunuzdur... "28 Şubat 1000 yıl sürecek" diye yazanların, Genelkurmay brifinglerini huşu içinde dinleyenlerin, andıçlanıp hedef gösterildikleri için yurt dışında yaşamak zorunda kalanların şimdi neden demokrasinin ve Erdoğan'ın düşmanı olduklarını daha kolay anlıyorsunuzdur.
Bunlar çok mu akıllı?
Belki de tecavüzcüsüne aşık olanlara dair okuduklarınız veya "Oslo Sendromu" hakkında hatırladıklarınız aklınıza gelebilir.
Yine de anlamakta zorlanacağınız yeni durumların varlığı gözden kaçırılmamalı...
Beddualarla, Peygamber'li rüyalarla, tespih hediyeli muhabbetlerle sürdürülen demokrasinin hançerlenmesine dönük girişimleri, Erdoğan takıntılı olsalar da aklı başında sanılan bazıları, nasıl görmezden gelebiliyorlar?
Her şey mümkün
Bu çağdaş, dünyalı ve kendilerince laik köşe yazarlarının durumlarını, bir deli fıkrası ile belki anlayabiliriz.
Akıl hastanesinden kaçan bir deliyi doktoru onu arayacak görevliye tarif ediyormuş....
-Uzun boylu, kısa, şişman, zayıf, esmer, sarışın bir adam, demiş.
Görevli şaşırmış, "Hem uzun hem kısa, hem şişman hem zayıf, hem esmer hem sarışın diyorsunuz...
Böyle şey olur mu" diye tepki göstermiş.
Doktor gülmüş, "Olur tabii, adam deli dedik ya" demiş.