Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kayıt dışı siyaset haksız rekabete yol açıyor

Elinizi vicdanınıza koyun... "Cemaat" mi yoksa "Hizmet" mi diyelim tartışmasını yaparken, bu örgütlenmeyi en doğru biçimde niteleyecek tanımın "Siyaset" şeklinde ortaya çıktığını görmezden gelebilir misiniz?
Ama bu "Kayıt dışı siyaset" modelidir.
Oysa demokratik siyasetin belki de en büyük özelliği şeffaflığıdır.
Bir siyasi partiye kimlerin üye olduğu bilinir. Bir partinin bütün hesapları incelenir. Siyasi partinin lideri de, kadroları da sırça köşklerde yaşamak zorundadırlar. Kendileri de aileleri de sürekli kamuoyuna teşhir edilirler. Her seçim bunlar için bir nevi hesap verme zamanıdır.
Bu açıdan baktığınızda sivil toplum örgütleri de, şeffaflığın kapsamı dışında kalamazlar. Amaçları, üyeleri bilinir. Yöneticileri seçilerek gelir. Toplumda dini inançların ağırlık kazanmasını da, çevrenin korunmasını da, eğitime daha çok kaynak ayrılmasını da savunabilirler. Cemaatlerden kaynaklanan "Vakıf" yapısında da sivil toplum örgütleri oluşturulabilir.

Türkiye'ye dönmelidir

Ama dini cemaatler siyasi parti olamayacakları gibi, sivil toplum örgütü tanımına da girmezler.
Bu gerçeklerin ışığında siyasete doğrudan girmeye karar verdiği anlaşılan Fethullah Gülen, aynı şekilde birtakım önemli kararları da vermek noktasındadır.
Birincisi artık Türkiye'ye dönmelidir.
ABD'deki süresiz ikameti, bazıları haksız da olan iddialara onu hedef kılıyor. Bunların arasında onun söylemlerinin ve tutumunun Amerikan resmi politikasının ve özellikle neo-conların çizgisinin dışına çıkmasının, mümkün olamayacağına dönük suçlamalar da var.
Ayrıca siyasi söylemlerini de ayetler ve hadislerle güçlendirmeyi hitabet modeli olarak seçen bir siyasetçi adayının, herhalde Pensilvanya yerine Mekke'de veya Medine'deki bir mekânda inzivaya çekilmiş görüntüsü vermesi daha doğru olurdu.

Medya patronu değil mi?

Ama en doğru olan onun siyaset yapacağı vatanına dönmesidir.
İkincisi hem çevresini hem de faaliyet alanının kapsamını kamuoyuna açıklamalıdır.
Bir medya patronu olduğunu, ona bağlı gazetelerden ve televizyon kanallarından biliyoruz. Nitekim BBC'ye verdiği söyleşideki görüntülerde, ayağının altında Samanyolu (STV) televizyonunun logosu bulunan bir paspas vardı.
Mesela Aydın Doğan böyle bir söyleşide ayağının altında Hürriyet'in ve Kanal D'nin logosu bulunan bir paspasla görüntü verse bu yadırganmaz. Çünkü o, sözü geçen medyaların patronudur. Fethullah Gülen de artık bir medya patronu olduğunu, ayağının altındaki paspastan farklı göstergelerle açıklamalıdır ve Aydın Doğan gibi, girişimlerinin ve gelir kaynaklarının bulunduğu kendi ülkesinde yaşamayı seçmelidir.

Haksız rekabet

Ayrıca medya dışı faaliyet alanları ve bunların mali yapıları da açıklanmalıdır.
Neticede ne olduğu bilinmeyen ve ettiklerinden ne olduğu anlaşılan bir örgütlenme biçimi ile siyasi rekabet yapılamaz. Bu haksız ve kural dışı bir rekabet modelidir.
Eğer Fethullah Gülen daha demokratik, daha şeffaf, daha ahlaklı bir toplum amaçlıyorsa, bunun gereklerine kendisi de uymalıdır. Vatanına dönüp cemaat imamı olarak değil siyasetçi olarak ortaya çıkmalı ve mücadele etmelidir.
Şimdiki konumu ile sade Tayyip Erdoğan'a değil, Kemal Kılıçdaroğlu'na da, Devlet Bahçeli'ye de haksızlık ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA