Daha önce de defalarca yazdım... "Başbakan Erdoğan'ı neden yeterince eleştirmiyorsunuz" diye soranlara verilecek cevap belli:
- Başbakan Erdoğan'ın eleştirilere ve hatta hakaretlere hedef olmak konusunda hiçbir eksiği yok. Daha da ötesi, bazı muhteremlerin beddualarına bile hedef olmuyor mu?
Daha da önemlisi, sözel saldırılar yetmezmiş gibi bir de türlü çeşitli modern ve postmodern darbeler de, Başbakan'ı hedef almıyor mu? Başbakan'ın yeterince eleştirilmediğini söyleyerek onu eleştirenlere de, galiba aynı tür bir sorunun yöneltilmesi gerekmekte:
- CHP'yi neden yeterince eleştirmiyorsunuz?
Eğer sistemin adı demokrasi ise, Başbakan Erdoğan ve AK Parti ancak bir başka siyasi liderin ve partinin seçim sandığından zaferle çıkması ile mümkün olur. Başbakan Erdoğan'ın alternatifi ne cemaattir, ne savcılardır, ne de parklardan sokaklara dökülen eylemcileridir... CHP'yi iktidarsızlığının nedenlerini teşhis ederek eleştirin ki, Erdoğan'a da muhalefet yolu görünsün.
Yıldıray Oğur'un eleştirileri
CHP'yi bir türlü eleştiremeyenlere yol gösterip yardımcı olacak bir yorumu, yılbaşının ertesi günü Türkiye gazetesinde Yıldıray Oğur yaptı... "2013'ten 2014'e ne kaldı?" başlıklı yazısından bazı alıntılar yaparak, ne demek istediğimi kanıtlayayım:
"- CHP: İstanbul burjuvazisinin yap-boz oyuncağı. Ergenekon, Esad, DHKP-C ile bir kol mesafesindeki Cumhuriyetin kurucu partisi. Bir zamanlar her taşın altında aradığı cemaatin beddualarına yatırım yapan laik parti.
- İktidarın sadece kaset, medya ve dosyayla değiştiğini zanneden tembeller kıraathanesi.
Merkez sağcı son 20 kişinin oyuna talip, Demirel'in değdiği siyasi deha.
- MHP'yi CHP'lileşti diye eleştirip istifa eden MHP'linin de girebildiği açık kapı, her şey dahil sistemi. Sandığa kadar iktidar ümitlerini koruyan siyasi parti modeli.
- Hükümetin istifasını isteyip bir türlü seçim istemeyen demokrasi fobisi. 2014'te oklarının hepsini atması beklenen. Okları kalmayınca..."
Saplantının sonu yoktur
Yıldıray Oğur'un CHP'ye yönelik bu eleştirileri dilerim, bu konuda elleri ve dilleri tutuk olanlara açıcı bir ilaç gibi şifa getirir.
Ama yine de "Erdoğan saplantısı"nın yok olması pek mümkün değil.
Akıl hastanesindeki bir deli kendisine her sorulan soruya "Sapan yaparım" diye cevap veriyormuş. Bir gün doktorlar "Buradan taburcu edilirsen ne yaparsın" diye sormuşlar.
Deli bu defa "Evlenirim" diye cevap verince, doktorlar "Galiba iyileşti" ümidine kapılıp, soruyu üstelemişler.
Bunun üzerine deli hastaneden çıkınca yapacaklarını, daha da etraflı anlatmış.
- Hastaneden çıkınca bir kadın bulurum, onunla evlenirim. Düğün ertesinde zifaf odasına götürüp onu soyarım, külotunu çıkartırım... Sonra da külotunun lastiğini çıkartıp, onunla sapan yaparım, demiş.
Bizdeki saplantılılar ise nedense hiç "Bu çaresizlikten çıkarsak seçim yapar, kazanırız" diyemiyorlar.