Bir ebedi gerçek var ki, bunu pek düşünmeyiz...
Kavgaya, şiddete, öfkeye ve nefrete olduğu gibi, sevgiye, hoşgörüye ve uzlaşmaya gerek duyulmayan tek mekân mezarlıktır.
Bütün bu duygular ve tepkiler "Yaşamak" denilen o sürecin ürünleridir.
Ve yaşayanlar diğere yaşayanlar hakkındaki gerçek duygu ve düşüncelerini, ancak onlar öldükten sonra seslendirirler.
Herhalde bu nedenle hiçbir siyasetçi ölmeden önce "Devlet adamı" mertebesine ulaşamaz.
Ailenize, çevrenize, ülkenize istediğiniz kadar hizmet edin...
Toplumun önünde yeni ufuklar açın. Hayal bile edilemeyen imkânları, insanların günlük hayatının vazgeçilmezleri arasına sokun...
Ama ağzınızla kuş tutsanız da, bir bölüme yaranamazsınız.
Sahip olduğunuz güce, yeteneğe veya bilgiye sahip olmayanlar, sizi yaptıklarınızla değil yapmadıklarınızla değerlendirecektir.
Ya da başardıklarınız değil başaramadıklarınız ön plana çıkarılacaktır.
Gerçeği görebilmek
Bu değişmez gerçeği dünya tarihini de, bizim tarihimizi de derinine değerlendirdiğimizde görürüz. Yaşarken rakipleri tarafından cehennem azabı çektirilen isimlerin arkasından aynı rakiplerin ağıtlar düzmeleri, tarihin bir nevi özeti değil midir?
Bu gerçeği anlayarak belirli olgunluğa ulaşabildiğiniz zaman, dünyaya farklı bakmaya başlarsınız. Sahip olduğunuz insan malzemesinin iyi ve başarılı yanlarını ön plana çıkartıp, onları teşvik etmeye çalışırsınız. Bilirsiniz ki her insanın hatalı ve eksik yanları da vardır.
Yıllar önce Davos'ta Sony'nin kurucusu Akio Morita'yla (1921-1999) birkaç saat beraber olmak imkânına kavuşmuştum. Dünya Savaşı'ndan iki tane atom bombası da yiyerek perişan çıkan Japonya'nın enkazından Sony gibi bir şirketi çıkartan Morita, başarısının sırrını şöyle anlatmıştı:
İnsanları değerlendirmek
-Şirketimde iki tür mühendis vardır. Birinci tür mühendis çok düzenlidir, her gün aynı saatte işbaşı yapar, işini hiç aksatmaz ama hiç yaratıcı değildir, hiçbir buluş yapamaz. İkinci tür mühendisin ise ne günü, ne saati bellidir, düzensizdir ama bütün buluşları o yapar, yeni ürünleri o yaratır.
Eğer birinci tür mühendise yaratıcı olmadığı için baskı yaparsam, düzenini de bozarım onun. Oysa şirketimin düzenli çalışan insanlara da ihtiyacı vardır.
İkinci tür mühendise de düzenli olması için baskı yaparsam, bu defa onun yaratıcılığını yok ederim. Oysa o bir ay yok olup bir gün şirkete geldiğinde dosyasında yeni ürünlere ait çalışmalar bulunur.
Sözler mi hizmetler mi?
Bunları neden hatırladığıma gelince... Önceki gün Ankara'ya giderken havaalanında tanımadığım bir hanım yanıma geldi ve "Tayyip Erdoğan'ın öfkeli konuşmalarını çok mu beğeniyorsunuz ki, onu böylesine destekliyorsunuz" dedi.
Ben de ona "Ben Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarına değil yaptıklarına, ülkeye yaptığı hizmetlere bakıyorum.
Size de aynı şeyi yapmanızı öneririm" diye cevap verdim.
Sonra düşündüm. Demek Akio Morita'nın yıllar önce söyledikleri benim belleğime yerleşmişti. Tayyip Erdoğan'da bir filozof değil bir icraatçı aramanın daha doğru olacağını herkesin görebilmesi için, onlara birer Akio Morita bulmak ise pek mümkün değil.