Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Müttefiklerimiz henüz yeni Türkiye'yi anlayamadı

Dış basının ve dış dünyadaki siyasetçilerin Türkiye hakkında ilgileri arttığı zaman anlayın ki, ülkenizde global yansımaları olacak bir değişim süreci yaşanmaktadır.
Şu sıralarda özellikle İngiliz ve Amerikan yayın organlarında Türkiye'yi konu alan haber ve yorumların yoğunlaştığı bir dönemdeyiz... Konuşmak fırsatını bulduğum yabancı diplomatların da, Türkiye'nin izlediği politikadan ziyade Türkiye'nin iç siyasetindeki gelişmelere daha fazla ilgi duyduklarını gözlemledim geçen haftalarda.
İngiliz ve Amerikan yayın organlarında da Türkiye'nin iç siyasetine ilişkin olarak, genellikle AK Parti iktidarının ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eleştirildiği yorumlara fazlasıyla yer veriliyor.

Yeni Türkiye çok farklı

Bu coğrafyada yer alan ve dünya çapında yansımaları olması gereken "Mısır'daki darbe", "Suriye'deki trajedi", "Filistin'deki çözümsüzlük" benzeri sorunlardan çok Türkiye'nin iç siyasetine ilgi gösterilmesi, bazılarımızı şaşırtabilir.
Oysa bu çok da garipsenecek bir durum değil.
Gerçekten de "Yeni Türkiye" özellikle Batılı müttefiklerimizin görmeye alıştıkları "Eski Türkiye"den çok farklı bir konumda.
Sürekli ekonomik krizler ve döviz darboğazları yaşayan, her siyasal gerginlik sonunda askeri müdahalelerin geldiği, dış politikasında "Haklı Kıbrıs davamız" dışında söyleyecek hiçbir sözü olmayan ve kronik "Kürt sorunu"nu barışçı ve demokratik çözüme bağlamaya çalışan alışılmış Türkiye'den, bugünün her alanda iddiası olan bir ülkeye geçişin müttefikler tarafından kısa sürede anlaşılması pek mümkün değildir.

Hepsi krizle boğuşuyor

Düşünün ki kapısında yarım yüzyıldır bekletildiğimiz Avrupa Birliği'nin Akdenizli ülkeleri siyasi ve ekonomik krizler arasına sıkışmış durumdalar.
Sadece Yunanistan'a baktığınız zaman bile krizin ne tür olumsuz sosyo- politik yansımalar yaptığını görmeniz mümkündür.
Şu anda bizimle AB arasındaki en önemli engel konumundaki Güney Kıbrıs'ın ise bir kara para aklama cenneti olduğu açıkça anlaşıldı.

Sürekli bir istikrar

Bu tablo içinde bir partinin üç kez seçim kazandığı, siyasi ve ekonomik istikrarını koruyan ve bölgedeki gelişmeler karşısında bazen "Patron Amerika"dan da farklı politikalar izleyen bir Türkiye'yi anlamaya çalışmak yerine, anlamsız ve dayanaksız eleştirilere konu etmek herhalde doğru olamaz.
Ancak bir başka gerçek daha var. Değişen sadece Türkiye değil.
Dünyadaki dengeler ve global jeo-stratejik tablo da değişiyor. Rusya önce Suriye'de şimdi de Mısır'da, ağırlığını koymaya başladı. Özellikle kendi doğal enerji kaynaklarını daha etkili biçimde değerlendirmeye başlayan ABD'nin Ortadoğu petrollerine bağımlılığı giderek azalmakta. Suudi Arabistan'la gerginlikler yaşarken İran'la diyaloga giren ABD'nin ilgisini ve gücünü, Uzak Asya'ya kaydırmaya başladığı da gözlemlenmekte.

Onlar mükemmel mi?

Bu değişim sürecinin özellikle İsrail'i endişelendirdiği de gözden kaçması mümkün olmayan bir gerçek değil mi?
Yeni Türkiye'nin daha güçlü, daha istikrarlı ve daha iddialı olmasına karşın, eskisinden daha çok eleştirilmesini bu global ve bölgesel değişim sürecinin yan sonuçlarından biri olarak görebiliriz.
Keşke Türk medyası ve Türk siyasetinin aktörleri de İngiltere'nin ve ABD'nin iç siyasetindeki gelişmelere, onların bize duydukları ilginin benzerini duysalar.
Çünkü şu anda onların da mükemmele ulaştıklarını söylemek pek mümkün değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA