Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

"Kovmak" yerine "yol ayırmak" denilince iş hafifler mi?

Milliyet Genel Yayın Yönetmeninin Hasan Cemal'in durumuyla ilgili yazısını okuyunca kendimi tutamadım güldüm.
Derya Sazak şöyle yazmış:
"Milliyet Gazetesi'nin değerli yazarlarından, 45 yıllık meslek ustası Hasan Cemal'le yollarımız bugünden itibaren üzülerek ayrılmaktadır."
Neden güldüğüme gelince...
Bazı kırıcı kavramları sözde nazik biçimde söylemek günün modası oldu.

Adı çeviklik mi?
Örneğin medyada yazarlara "Sizi kovuyoruz" yerine "Yollarımızı ayırıyoruz" deniliyor şimdi.
Böyle fıkralar vardır ya...
Çok mahcup ama iç çamaşırı giyme alışkanlığı olmayan bir hanım yolda yürürken ayağı bir taşa takılmış ve düşmüş. Düşünce eteği başına geçmiş... Ama hemen fırlayıp bir anda eteğini toplamış. Arkasında yürüyen adamın kendisini izlediğini görünce de ona "Çevikliğimi gördünüz mü" diye sormuş.
Adam gülmüş,
- Hanım abla bizim köyde ona çeviklik değil popo derler, diye cevap vermiş.
"Kovmak" yerine "Yol ayırmak"ı kullanınca çevikliklerini sergilediklerini zannedenler sadece yanılırlar kısacası.
Bu yol ayrılığı olayı Hasan Cemal'in başına fazlaca gelmediği için "Duvardan düşenin halini duvardan düşen anlar" misali, medyada defalarca yol ayrımları yaşayanlarla derdini paylaşması, acısını azaltmaya yardımcı olabilir.

Patron susturur

Bu olayda yapılabilecek en hatalı yorum "İktidar Hasan Cemal'i susturdu" çizgisinden giderek olayı anlamaya çalışmaktır.
Gazete yazarlarını iktidarlar sever ya da sevmezler. Ama onları gazetenin sermayesine sahip olanlar susturur.
Burada sorulması gereken "Demirören Milliyet'i alırken gazete patronluğunun gereklerini ve zorluklarını hiç bilmiyor muydu" sorusudur.
Bu sorunun ardından da "Madem yüzme bilmiyordun, neden çıktın kavak ağacına" deyişi seslendirilebilir.
Gerçekten de gazete patronu (veya medya sermayedarı) olmak bazen kuşaklar boyu deneyimler sonucu elde edilen bilgilere ve sezgilere sahip olmayı gerektirir.

Patronun zorlukları

Watergate Skandalı'nı açığa çıkartan ve Başkan Nixon'un istifasının yolunu açan The Washington Post gazetesinin müteveffa sahibesi Katherine Graham "Tam beş yıl Beyaz Saray'a hiç davet edilmedik" diyerek ABD başkentinde yaşadıkları izolasyonu anlatmıştı bize Davos'ta.
Gazete sahibi olmak, sahip olunan ayrıcalıklar yanında zorluklar içerir ve tahammül gerektirir. Gazete dışındaki işiniz dolayısıyla devletle ve iktidarla iyi geçinmek zorundaysanız, zorluklarınız daha da artar. Her eleştirel yazıyı ve her olumsuz haberi sanki bunlar sizi hedef almış gibi görürsünüz.
Burada ustaca tutum size iktidar sahiplerinden bir sitem geldiğinde "Vallahi ben de bunu ertesi gün gazete elime geçtiği zaman gördüm" şeklindeki savunmadır.

Patronlar da geçicidir

Hasan Cemal'e verilecek öğüt de şöyle olabilir: Kendine güvenen gazetecinin patronu yoktur. Kimse kimseyi kovamaz. Gazeteci bilgisini birikimini, gazete sahibi de sermayesini, matbaa makinesini koyar ve bir ortaklık kurulur. Bu ortaklıkta anlaşmazlık çıkarsa ortaklık bozulur. Gazeteci başka bir gazete patronu ile yeni ortaklık kurar.
Neticede patronlarla gazetelerin de yolları ayrılmaz mı?
Milliyet'in de Ercüment Karacan'dan sonra kaç patron ile yolları ayrıldı hatırlayın. Kısa bir süre için Korkmaz Yiğit de Milliyet'e patron olmadı mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA