Bir televizyon programında Başbakan Erdoğan'a sormuştum.
- Bu kadar eziyete, bu kadar yük ve sorumluluk taşımaya değer mi başbakan olmak, demiştim.
O da gülmüş ve halka hizmet etmenin manevi hazzının, elde edilebilecek en büyük karşılık olduğunu söylemişti.
Aslında çekilen eziyete ve yüklenilen sorumluluklara baktığınızda, Türkiye Cumhuriyeti'nde başbakan olmak, gerçekten bir insan için taşınması çok zor olan bir ağırlıktır.
Birincisi bizde "Başkanlık" değil "Başbakanlık" rejimi var.
Yani Dicle kıyısında koyunu kaybolan çoban bunun hesabını Başbakan'dan sorar.
Sorun üretimi
İkincisi de her gelişen ülke gibi, burada 10 sorunu çözdüğünüzde, 100 tane çözüm bekleyen sorun ürer.
Ayrıca sorun çözmenin iktidarda kalmak için yeterli olmadığını bilen eski kuşak siyasetçiler, yeni başbakanlara çözümsüz sorunlar stoku miras bırakmışlardır.
Bunlara el attığınızda da ya "Rejim düşmanı", ya "Dış güçlerin işbirlikçisi", ya da "Bölücü" ilan edilirsiniz.
İşte "Kürt realitesi", işte "Kıbrıs sorunu", işte "Jakoben laiklik"...
Bu Osmanlı coğrafyasının yerleşik bir siyasal davranış biçimi doğal olarak bizde de çok geçerlidir.
Burada yöneticiler ağızlarıyla kuş tutsalar bile, birileri "Kuşlara eziyet ediliyor" diye ortaya çıkarlar.
Siyaset aşağılanır
Bu coğrafyada siyaseti aşağılamak, seçilmişleri küçük görmek ve buna karşı atanmışlar karşısında hazır olda durmak, yerleşik bir toplumsal davranıştır. "Vazife başında memur"a hakaret edilmeyeceğini çocuklar bile bilir.
Ama vazife başındaki seçilmişe ağzınıza geleni söyleyebilirsiniz.
Nitekim her sabah yazı yazmak için masa başına oturduğunda "Bugün Başbakan'ı çileden çıkartacak hangi cümleyi kurabilirim" diyerek güne başlayan meslektaşlarımızın sayısı az değildir.
Yani başbakan olanlar övgü değil sövgü almaya da antrenmanlı olmak zorundadırlar.
İsmet İnönü Türkiye'yi 2'nci Dünya Savaşı'nın dışında tutmayı başarmıştır ve karşılığında "Erkekliğimizi öldürdü" diye eleştirilmiştir.
Kıymet bilinmez
Türkiye'nin sosyo-ekonomik kaderini değiştiren reformların mimarı Turgut Özal "Çankaya'nın şişmanı-İşçi düşmanı" diye anılmıştır. Daha ötesi var mı?
Adnan Menderes idam edilmiştir.
1860'larda İngilizlere verdiğimiz Kıbrıs'ta hakkımız olduğunu savaşla değil diplomasi ile ve antlaşmalarla dünyaya kabul ettiren Fatin Rüştü Zorlu da idam edilmiştir.
Başbakan Erdoğan'a tavsiyem şudur.
Madem başbakan olmak denilen yük, alınan manevi hazza değiyor.
Bu durumda köşe yazılarına ve düzeyi düşük saldırılara cevap yetiştirmek yerine hizmete devam etmek, daha akılcı bir yoldur.
Burada ancak ölmüş siyasetçiler "Devlet adamı" olarak kabul edilirler.