Suriye'nin despotu Esad'ın Annan Planı'na uyulacağını açıklaması, kimimizi rahatlattı, kimimizi de üzdü.
Rahatlayanlar Suriye'ye dış askeri müdahalenin, yani bir "Savaş"ın gündem dışı kalmasından ötürü nefes aldılar.
Üzülenler de bu açıklama ile Esad'ın bir süre daha Suriye'nin yönetiminde kalması mümkün olacağı için endişelendiler.
Oysa biliyoruz ki "Armut çürük olduktan sonra ha ağacın dalında durmuş ha yere düşmüş, fazla fark etmez" gerçeği siyasal rejimler ve iktidarlar için de geçerlidir.
Kendi halkı ile kavgalı olan ve onları bombalayan bir oligarşik yönetimin, bu çağda sonsuza kadar iktidarda kalması mümkün değildir.
Sonuçlar hesaplanmalı
Bilinmelidir ki Suriye'ye yapılacak bir dış askeri müdahaleye ve bu müdahalede Türkiye'nin yer almasına karşı olmak, asla Esad Rejimi'nin yanında yer almak anlamına gelmiyor. Bu tür bir müdahalenin ertesinde Suriye'deki krizin tüm bölgeye çeşitli şekillerde yansıması kuvvetli bir ihtimaldir. Daha ötesi Suriye'nin bir iç savaşa sahne olması da büyük ölçüde ihtimal dahilindedir.
Ayrıca çeşitli ülkelerdeki krizler nedeniyle yapılan geçmişteki dış askeri müdahaleler ertesinde daha büyük krizlerin doğduğuna, o ülkeleri ne hale düşürdüğüne ilişkin son örnekler, Irak'tan ve Afganistan'dan verilebilir.
Komşu olmak...
Türkiye'nin de bir dış askeri müdahalede yer alması durumu ise, daha da ciddi bir sorunu gündeme getirir.
Bir ülkeye yabancı askeri güçler tarafından müdahale edilmesi, rejimin baskı uyguladığı kesimler tarafından ilk anda "Kurtuluş" olarak görülebilir. Hatta geniş halk kitleleri de bu müdahaleyi coşkuyla karşılayabilir.
Ancak çok kısa süre sonra bu "Müdahale"nin bir "İşgal" olduğu intikal edilir.
Devrik rejimin baskısına karşı kendilerinden destek istenen dost ülkeler, kısa sürede "İşgalciler" veya "Emperyalist güçler" olarak görülür.
Eğer bu dış güçlerden biri sınır komşusu olan ülke ise, o komşuya dönük unutulması pek mümkün olmayan kan davaları doğar.
Değiştirilmek mi tasfiye mi?
Babadan oğula geçen Esad iktidarının bir genel seçimle sona ermemesi mümkün değildir.
En gelişmiş ve en müreffeh ülkelerde bile iktidarlar ancak birkaç dönem seçim zaferleri yaşar.
Çoğulcu ve özgür demokratik toplumlarda, en başarılı iktidarlar bile sonunda muhalefete geçerler.
Suriye halkı ise Esad'lardan bıkmış olsa bile, bu oligarşik yönetimi değiştirme imkânına sahip değil.
Esad ise "Değiştirilmek" yerine "Tasfiye edilmek"le sonuçlanması kaçınılmaz olan çizgide iktidarını silah gücüyle sürdürüyor.
Özetle Türkiye'nin bu krizdeki konumu zor ikilemler içeriyor.