Dünün değer ölçüleri ile bugünün dünyasına bakıp anlamaya çalışmak, sade biz Türklere özgü bir davranış biçimi değil ki.
Dünyadan iki örnek verelim.
ABD'nin Cumhuriyetçi Partisi'nin en kuvvetli Başkan aday adayı Romney geçen hafta dış politikaya dönük vizyonunu anlatırken sanki Soğuk Savaş hâlâ sürüyormuş gibi konuştu.
- Rusya Amerika'nın 1 numaralı jeopolitik düşmanıdır, dedi Romney.
Romney'in bu sözlerine Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Medvedev'in verdiği cevap, dünyadaki bütün siyasetçilere yol gösterecek niteliktedir.
- ABD'nin bütün başkan adaylarına vereceğim bir tavsiye var. Siyasi konumunuzu belirlerken bunun akla ve gerçeklere uygun olması için önce kafanızı kullanın, sonra da mutlaka takvime bakın. 2012 yılında olduğunuzu bilin ve 1970'lerin söylemlerini tekrarlamayın.
Papa'nın anakronizmi
Dünkü zamanı bugüne taşıma çabasının bir diğer örneği de Katoliklerin ruhani lideri Papa Benedict'in Küba ziyaretini vesile edip, Küba'yı yöneten komünist kadroyu reform yapmaları için uyarmasıdır.
Küba'yı yönetenlerin bu uyarıyı ciddiye almadıkları, Fidel Castro'nun Papa ile görüşmeye karar vermesinden belli değil mi?
Bu arada Küba hükümet sözcüleri de hemen "Reform yapmak gibi bir niyetimiz yok" içerikli açıklamalar yapmayı ihmal etmediler.
Papa 1959'dan beri Küba'ya hâkim olan kadroyu yeniden bilinçlendirmeye çalışmak ve ideolojik yaklaşımlarından vazgeçmeleri için çağrıda bulunmak yerine, Florida'daki göçmen Kübalılara kapitalizmin erdemlerini anlatsa daha etkili olmaz mıydı?
Kısacası Orta Çağ Vatikan'ının ideolojik gücünün 21'inci yüzyılda siyasi güç biçiminde kullanılabileceğini zannetmek de, Papa'nın takvime bakmayı ihmal ettiğini gösteriyor.
Bizim anakroniklerimiz
Yazının başında da vurguladığım gibi dünün değer ölçüleri ile bugünün dünyasına yaklaşmak, bizim alışık olduğumuz bir davranıştır.
1930'ların Türkiye'sinin söylemlerini 21'inci yüzyılda siyasi slogan olarak kullananları görmüyor muyuz?
Veya 1950'lerdeki CHP-DP gerginliğinin aynı biçimde bugün de yaşatılabileceğini zannedenlerin üsluplarının demodeliği dikkatinizi çekmiyor mu?
Ya da 1960'lardaki dünyanın ideolojik kamplaşmalarını 2000'li yıllara taşıyabileceklerini zannedenler yok mu aramızda?
Gerçekten de hem kafayı kullanmak hem de takvime bakmak, doğru siyasetin vazgeçilmez gerekleridir.