Çok kullandığımız ya da duyduğumuz kavramlardan biri de "Sendrom"dur.
Bu kavram özellikle çeşitli hastalıklardaki özel bozuklukları belirleyen, bir arada görüldükleri zaman teşhisi kolaylaştıran bulgu ve belirtilerin tümü için kullanılır.
Kısacası sendrom bir hastalığı karakterize eden ve aynı anda ortaya çıkan belirtilerdir.
Bir de insanların ruhsal durumlarını ifade etmek için kullanılan ama bir hastalığı işaret etmeyen sendromlar vardır.
Örneğin "25 yaş sendromu" ile yaşamdaki dönüm noktasının getirdiği iç kararsızlıklar, "40 yaş sendromu" ile de yaşlanmaya atılan ilk adımın neden olduğu davranış farklılıkları anlatılır.
Göbek salmaya başlamış, saçları hafif hafif dökülen erkeklerin akşamları barlarda çapkın nazarlarla çevreyi süzmeleri, sabahları da jimnastik salonlarında nefes nefese ter dökmeleri 40 yaş sendromunun belirtileri olabilir.
10'uncu yıl sendromu
Galiba toplumların da buna benzer ve davranışlarının farklılaşması ile saptanan sendromları var.
Örneğin Türk toplumunun "10'uncu yıl sendromu"nu yaşadığını çeşitli toplum kesimlerinin sosyo-politik davranışlarının farklılaşmaya başlamasına bakarak anlamanız mümkündür.
"10'uncu yıl sendromu" üst üste seçim kazanarak 10 yıldır iktidarda bulunan partilere karşı, o partileri destekleyen ve hatta o iktidar sayesinde güvenlik ortamına kavuşmuş olan kesimlerde de gözlemlenen, mutsuzluk ve tatminsizlik ile teşhis edilebilir.
Mesela inançları dolayısıyla rejimin yasa dışı saydığı, hayatı zindan ettiği kesimler, bu iktidar döneminde toplumun saygın ve kabul edilmiş olguları konumuna kavuşmuşlardır.
Mesela etnik farklılıkları nedeniyle resmi ideolojinin yok saydığı, faili meçhul cinayetlere hedef kılınan, siyasetin değil askerin ve polisin ilgi alanına bırakılan kesimler, bu iktidar döneminde varlıklarını yasama organına da taşıyabilmişlerdir.
Sendromun belirtileri
Mesela resmi ideolojiyi eleştirmeleri mümkün olmayan, her askeri darbe döneminde toplanan düşünce odakları, bu iktidar döneminde dünün ayıplarını ve tabuları teşhir edebilmişler, siyaset yelpazesinin bütün kanatları seslerini duyurabilmeye başlamışlardır.
Ama bütün bu gerçekler "10'uncu yıl sendromu" gelip çattığında bir kenara itilir.
Daha da ötesi bu iktidarın varlığının resmi ideolojiye aykırı olduğunu iddia eden kesimlerle aynı titreşim katsayısına bile girilebilir.
Mesela demokratik rejimde iktidarın değişmesinin ancak yeni bir genel seçimle mümkün olacağının bilinmesine rağmen, Ankara dengelerine oynanarak, yeni bir iktidar oluşturma arayışları bile başlatılabilir.
Muhalefet rolü oynamak
Türkiye'de "10'uncu yıl sendromu"nun çok sağlıksız biçimde yaşanmasının ana nedeni, iktidara alternatif oluşturacak güçte bir muhalefet partisinin bulunmamasıdır.
Bu nedenle hiç oy tabanları olmayan düşünce odakları, kendilerini sanki alternatif siyasi partilermiş gibi sunarak muhalefet rolü oynarlar.
Ancak bu da "Rol"den öteye geçemez.
Bir şekilde bu iktidar gitse bile yerine kendilerinin değil "Eski düzen"in geleceğini pek düşünmezler.
"Derin devlet"i simgeleyen kesimlerin "10'uncu yıl sendromu"nun yansımalarını nasıl keyifle izledikleri de düşünülmez.
Bereket "Derin toplum" kararını istikrara ve gelişmeye bakarak verir.