Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

AK Parti gerçekleştirdiği değişime nasıl karşı durabilir?

Yeteneksiz toplum mühendislerinin devleti toplumun inançları ve gelenekleri ile kavgaya sokup demokrasiyi rafa kaldırdıkları 28 Şubat postmodern darbesi döneminde, bunlardan birine Taha Akyol "Neden sosyologlara danışmıyorsunuz" diye sorduğunda şu cevabı almıştı:
- Sosyologlara danışırsak kararlılığımız sarsılır!
Aradan yıllar geçti... Şimdi 28 Şubat'ın da yargı önüne getirileceğinden söz edilen günleri yaşıyoruz.
Ama sanki o döneme benzer bir durum "Siyasi kararlılık" açısından sürmekte gibi.
Hep psikolog Abraham Maslow'un (1908-70) ünlü kuramını hatırlarım bu gibi durumlarda...
- Eğer sahip olduğunuz tek alet çekiç ise bütün sorunları çivi gibi görmeye eğilimli olursunuz!
Bir askeri darbe ile yönetimi ele geçirseniz de, bir genel seçimle çoğunluk sağlayıp iktidara gelseniz de, sonunda elinizdeki çekiç "Devlet gücü" oluyor.

Sadece devlet mi var?
Oysa tek sosyo-politik olgu devlet değil ki.
Yurt ve dünya gerçekleri, değişim, hukuk, tarih, coğrafya, ekonomi, globalleşme, teknolojik aşamalar ve benzeri olgular, genellikle devletten bağımsız ve çoğunlukla devletten daha etkin olgular.
Ayrıca eğer bilinçli bir siyasi iktidar iseniz, icraatınızla hem devleti, hem halkı, hem de toplumsal eğilimleri daha ileri noktalara taşırsınız.
AK Parti iktidarı döneminde bu değişim hem ekonomide hem siyasette ve hem de düşünce hayatında gerçekleşti.
Sadece "Kürt realitesi"ne ilişkin tabuların AK Parti döneminde nasıl yıkıldıklarını düşünün bir kez...
Örneğin "Askeri vesayet" kavramının ipliği de pazara çıktı.

Vesayetin çeşitleri
Yeni toplum artık her çeşit vesayete karşı tepkili.
Yani "Askeri vesayet"i sözlüklerden çıkartırken "Siyasi vesayet"i gündemde tutarsanız, kendinizle çelişirsiniz.
Devlet gücünü askeri, polisi, yargısı ile çekiç olarak görüp, her sorunu çivi biçiminde algılarsanız... Sizin düşüncelerinize aykırı olan her davranışı "Devlete yönelmiş tehdit" olarak görürseniz... Ekonomideki gelişmenin her şeye yettiğini düşünüp, kendi başlattığınız demokratik açılımları rafa kaldırırsanız...
Nasıl 28 Şubatçılar kararlılıkları sarsılmasın diye toplum gerçeklerine gözlerini kapattılarsa, siz de icraatınızla değiştirip daha ileri noktalara taşıdığınız "Yeni toplum"un güncel gerçeklerine gözlerinizi kapatmış olursunuz.
Yine Maslow'u hatırlayalım.
Maslow 1943'te yayınladığı "İhtiyaçlar Hiyerarşisi" çalışmasında, insanların belirli ihtiyaçlarının karşılanması ile, daha üst ihtiyaçlarını giderme arayışına girdiklerini teorileştirmişti.

İhtiyaçlar hiyerarşisi
Çok kabaca şöyle bir hiyerarşi oluşturuyor ihtiyaçlar...
Mesela beslenme sorunlarını aşan insan, güvenlik ihtiyacını gidermeye yönelir. Bu da sağlanırsa, saygınlık sahibi olmak ister... Derken hoşgörü ve özgürlük arayışları gündeme gelir.
Kısacası Türk toplumu bırakın 28 Şubat'ın 1997'sini, AK Parti'nin iktidar olduğu 2002'den de çok ileride. Bu toplumun "İhtiyaçlar hiyerarşisi"nde sıra, hukukun üstünlüğüne, hoşgörüye, diyalog ortamına falan geldi.
Somut kanıt mı istiyorsunuz?
Artık AK Parti'ye "Şeriat tehlikesi"nin simgesi olarak değil de "Devlet gücü"nün sahibi olarak bakılmıyor mu?
Şimdi sıra farklı düşünenlerin kendilerini çivi konumunda görmeyecekleri bir hoşgörü ve özgürlük ortamının gerçekleştirilmesine gelmedi mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA