Siyaset mesleğini hafife alanlar Fransız Meclisi'nin "Ermeni Soykırımı"nı inkâr edenlere hapis ve para cezası getiren tasarıyı oylaması ertesinde, herhalde "Yanılmışız" diyeceklerdir.
Siyaset mesleklerin en karmaşık içerikli olanı ve en ağır sorumluluklar taşıyanıdır.
Bakın işte son örneğe...
577 üyeli Fransız Meclisi, 50 milletvekili ile toplanıyor.
Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkileri ciddi biçimde yaralayacağı açıkça bilinen soykırım tasarısına 38 kişi evet, altı kişi de hayır oyu verince tasarı kabul ediliyor.
Böyle durumlarda kendinizi devletler üzeri bir konuma yerleştirip "Ama Fransız milletvekillerinin tutumu da yanlış değil. Biz de kendi tarihimizle yüzleşmekten sürekli kaçınıyoruz" demek ne kadar mümkündür bilemiyorum.
Çünkü çok yakın zaman önce Fransa'dan siyasi sorumluluk içeren bir davranış da gelmişti.
Juppe'nin önerisi
Birkaç hafta önce Fransa Dışişleri Bakanı Juppe Türkiye'yi ziyaretinde "Fransa Türk ve Ermeni halklarına büyük acılar veren 1915 olayları konusunda bir diyalogu başlatacak Türk-Ermeni tarih komisyonu toplantısına ev sahibi olmaya hazırdır" mesajını vermişti.
Türkiye'ye karşı her konuda önyargılı tutum sergileyen Fransa'nın sorumsuz Cumhurbaşkanı Sarkozy ile farklı çizgideki Dışişleri Bakanı Alain Juppe'nin önerisine nedense bizden olumlu bir yaklaşım gelmedi.
Bu konuda Zaman'da yazan Joost Lagendijk'in şu görüşleri seslendirdiğini de unutmayalım:
"Juppe'nin önerisine burun kıvırmak veya hemen bunun işe yaramayacağı hükmüne varmak kolay. Evet, kolay olmayacak ve hayır, böyle karma bir tarihçiler grubunun hem Türkleri hem Ermenileri ikna edecek ortak bir görüş ortaya koyacağının garantisi yok. Fakat denemeye değer. Sürekli karşıdakinin önünü kesmeye çalışmak yerine, müspet karşılık vermek ve çözümsüz kalması halinde Türkiye'nin peşini hiç bırakmayacak olan bir soruna çözüm bulma çabasına öncülük etmek, Türkiye açısından akılcı ve şaşırtıcı olmaz mı?"
Bundan sonra ne olur?
Peki bundan sonra siyasi sorumlulukların gereği olarak neler yapılmalıdır?
İlk sorumluluk adımını Fransız siyasetçilerinin atması gerekiyor...
Bu konuda Sami Kohen'in Milliyet'te yazdıkları aklın yolunu gösteriyor:
"Parlamenterlerin soykırım iddiası gibi hassas bir konuda tarihi gerçekleri araştırmadan, üstelik ifade ve tartışma özgürlüğünü ortadan kaldırıp cezai müeyyidelere tabi tutması da başka bir rezalet. Umarız Fransızlar çok geçmeden bu hatanın farkına varırlar. Her şeye rağmen Fransa'nın önünde bir fırsat var: Meclisten çıkan yasa tasarısını senatoya hiç götürmemek veya orada reddetmek... Bu olmazsa ve tasarı yasalaşıp yürürlüğe konulursa, Türk-Fransız dostluğu ve ortaklığı, bunun ilk kurbanı olacaktır. Bu ise her iki tarafın da zararına..."
Bize düşen adımlar
Bizim atmamız gereken adımlar da sanırım bellidir.
1915 olaylarına ilişkin ve Türkiye'yi hedef alan gelişmeler belli ki bitmeyecek. Bu konuyu süresiz olarak "Türk dış politikasının bam teli" biçiminde tutmak akla yatkın bir tutum olamaz.
"Dersim olayları" konusunda gösterdiğimiz medeni ve siyasi cesareti artık "1915 olayları"na ilişkin olarak da göstermemiz galiba gereklidir.
Emperyal bir geçmişe sahip olan devletler böyle tarihi sorunları da tevarüs ederler.
Bu sorunları bugüne taşımamanın yolunun "Kendi tarihi ile yüzleşmek" sürecinden geçtiğini de artık biliyoruz.