Medyadaki ve özellikle yazılı basındaki şehir efsaneleri üzerine şişirilen balonlar birer birer patlıyor.
Bunlardan biri "AB Grubu" olarak nitelenen okur kesimi üzerindeki yanlış algılamalardır.
Reklamcılar ve pazarlamacılara göre AB Grubu üyeleri, gazete okurlarının ve televizyon izleyicilerin alım gücü en fazla, dünyaya en açık ve en eğitimli kesimidir.
AB Grubu'na hitap ettikleri iddiasını seslendirenlerin yönettikleri gazetelere ve televizyon kanallarına baktığınızda ise, bu medyaların son dönemde Türkiye'nin de, dünyanın da gerçeklerini izleyici kitlelerine yansıtamadıklarını görmemeniz imkânsızdır.
Ülkenin en eğitimli ve dünyaya en açık kesiminin ezberler ve sloganlarla yurdu ve dünyayı izlemeye çalışan en tutucu kitleleri oluşturmaları, demokrasi yerine askeri darbeleri desteklemeleri, mümkün olabilir mi?
Beyaz Türklermiş...
Kendilerini "Beyaz Türk" olarak niteleyenlerin her seçim sonucunu bir şok ve her değişimi bir felaket olarak karşılamaları ve halkı "Rejim"in tehdidi olarak görmeleri olgusu, kanımca AB Grubu için yeni bir tanıma ihtiyaç duyulduğunun kanıtıdır.
Ayrıca oluşan yeni orta sınıflar, Anadolu kentlerinde parlayan sanayi ve ticaret kaplanları, kentli nüfusun çoğunluğu oluşturması gibi gerçekler "AB Grubu izleyicilerinin tekeli bizde" diyen statüko bekçisi medyaların aslında tabanlarının daraldığının da bir başka kanıtıdır.
Bir diğer patlayan balon da "Tiraj" ile "Etki" arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi biçimidir.
Örneğin önceki gün 4 yaşına basan "Taraf" gazetesinin etkisi ve ağırlığı ile tirajı arasında ne gibi bir doğru orantı kurabilirsiniz?
Yarının Türkiyesi için
Ben bu gerçeği 28 Şubat post-modern darbesi döneminde "Yeni Şafak" gazetesinde yazarken de yaşamış ve görmüştüm.
Büyük tirajlı gazetelerin kurdukları kartelin kara listeye aldığı bizlere kucak açan Yeni Şafak, küçük tirajına karşın o gazetelerin tümünden daha etkiliydi.
Çünkü Türkiye'nin özgür yarınına ve çoğulcu demokrasiye inananların sesiydi.
"Taraf" da sivilliğin, demokratik uzlaşmaların sesi olduğu, her çeşit şiddetin ve baskının karşısında durduğu için, tirajı ile ölçülemeyecek bir etkiye sahip.
Kısacası "Yükselen değerler" diye bilinen ve statüko bekçisi olmak yerine hem kendi geçmişi ile cesurca yüzleşebilen hem de yarının ipuçlarını okurlarına ve izleyicilerine sunabilen medyalar, bir yanda A'dan Z'ye kadar olan bütün kesimleri aydınlatırken, diğer yanda da etkili oluyorlar.
Özgür ve özerk olmak
Yani mesele ne muhalif ne de muvafık olmaya bağlı.
Özgür, özerk, bağımsız, bağlantısız olmayı başardığınızda ve haberleriniz ile yorumlarınızda önyargılar yerine gerçeklerle aklınızın sesini iz düşümde tutabildiğinizde, etkiniz artıyor.
Attığı her manşet yanlış çıkan, her öngörüsü yanılgılarla dolu, okurlarına olmayan veya geride kalmış dünyayı bugün ve statüko bekçiliğini çağdaşlık olarak sunan medyaların, ne "Gerçek AB Grubu" ile, ne de etkili olmakla bir yakınlıkları bulunabilir.