Geçenlerde önemli bir yabancı diplomat ile bir grup gazeteci, yurt ve dünya sorunları üzerinde görüş alışverişi yapıyorduk.
Bu diplomat "Değişimi reddederek modernleşmek mümkün müdür" sorusunu yöneltti bizlere.
İngilizce olarak "Modernization without transformation" sorunsalını gündeme getirdi.
Biz Türkiye'de "Modernleşme" ile genellikle "Batılılaşma"yı düşünürüz.
Oysa bildiğimiz "Batı" da modernleşme süreci yaşamıştır.
Hatta "Postmodernistler" i bile vardır Batı düşüncesinin ve edebiyatının.
Osmanlı'da ise modernleşme Yeniçeri'den düzenli orduya geçişi, Cumhuriyet'te de Atatürk devrimlerini ifade eder genellikle.
Transformasyon eksiği
Ancak bu modernleşmenin, temel değer ölçülerinden yaşam biçimine ve dünya görüşüne kadar uzanan alanlardaki topyekûn değişimleri ifade eden "Transformasyon"u da içerip içermediği, pek tartışılmaz.
Mesela suyun buza dönüşmesi bir transformasyondur.
Ama ısıyı yükseltirseniz buz yine su olur ve doğal yapısına geri döner.
Modernleşmek de insan toplulukları ve kurumlar açısından böyle bir durum gibi midir? Örneğin silahlı kuvvetlerinizi en gelişmiş savaş teknolojilerine sahip kılarsınız ve modernleştirirsiniz.
Ama siyasetle ordunun doğrudan ilişkisini kesemediğiniz ve darbe yapmak "Rejimin gereği" olarak görüldüğü zaman, işin özünde Yeniçeri ile modern ordu arasında pek bir fark olmaz.
Modern yeniçeriler
Sadece modern yeniçeriler at yerine helikoptere binmiş olurlar.
Batılılaşmak ama demokratlaşmamak da, transformasyonsuz modernleşme değil midir?
Köylülükten kentliliğe geçiş ve iletişim teknolojilerini yaygın biçimde kullanmaya başlamak bir modernleşmedir.
Ama yeni kentliler trafik kurallarına uymazlarsa, bu kuralara uyanları aptal yerine koyup mesela araçlarını güvenlik şeritleri üzerinde kullanırlarsa demek ki modernleşme ile transformasyon birlikte gerçekleşmemiştir.
Milliyetçilik ve laiklik
"Milliyetçilik" de tarih sürecinde bir modernleşme aşamasıdır.
Ama milliyetçiliği kendinden farklı olanlara dönük bir nefret ve aşağılama ideolojisine dönüştürerek modernleşmenize eklerseniz, transformasyonu ıskalamış olusunuz.
Laiklik bir modernleşmedir.
Laikliği inanç ve ibadet özgürlüğünün engeli olarak uygulamak ise, Orta Çağ'ı moderniteye taşıma ve laikliği bir din gibi görme anlayışının yansıması değil midir?
Çin sanayide ve ticarette modernleşmenin simgesi bugün.
Ne var ki Çin'i Komünist Partisi demir pençe gibi yönetiyor. Özgürlükler hâlâ askıda.
Hukuk ve yargı
Bizim modernleşmemizin bir aşaması da AİHM'nin içtihadının Anayasamıza göre üst hukuk kaynağı olması değil midir?
Ama yargıçlarınızın çoğunluğu devletin çıkarları söz konusu olduğu zaman vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini görmezden gelirlerse, hukukumuz modernleşmiş ama yargıda gerekli transformasyon gerçekleşmemiş demektir.
"Devletin vatandaşı koruması yerine devleti vatandaşından korumak" anlayışı egemen kaldıkça, siyaset felsefesinde modernleşmeye paralel transformasyondan söz edilemez.
O yabancı diplomat bu gibi durumları hatırlattı bize.