Doğal felaketler, sade toplumlardaki dayanışma duygusunun varlığının değil devletlerin hareket kabiliyetinin ve gücünün de sınanmasına vesile olur.
Van'ı vuran son deprem sebep olduğu kayıplar ve felaketlerin yarattığı ıstırabın yanında, Türkiye'nin Edirne'den Van'a uzanan alanda tek can gibi hissettiğini ve devletin en etkin ve ivedi biçimde harekete geçebilecek yeteneğe sahip olduğunu kanıtladı.
Bu bölgede 7 Aralık 1988'de meydana gelen ve 25 bin kişinin hayatını kaybettiği Ermenistan depremini hatırlayalım.
O dönemde Ermenistan Sovyetler Birliği sınırları içindeydi.
Kızıl Ordusu ve nükleer başlıklı füzeleri ile tüm Batı dünyasını titreten, uzaya gidebilecek teknolojiye sahip Sovyetler Birliği, Ermenistan depremi karşısında aciz bir görüntü verdi.
Yardım ve uzman görevliler taşıyan bir Sovyet uçağı 76 yolcusuyla düştü...
Çöküşün işaretleri
5.8 ölçekli Ermenistan depreminin merkezindeki Spitak kentindeki görkemli yapılardan, okullardan, hastanelerden hiçbiri ayakta kalamadı.
Sovyetler Birliği 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra ilk kez Amerika'dan yardım istedi.
Sovyetler Birliği'nin çöküp dağılması sonrasındaki yıllarda yer alan yorumlarda, Ermenistan depremindeki çaresizliğin, Çernobil felaketinde sergilenen aczin ve Afganistan'daki askeri fiyaskonun çöküşün işaretleri olduğu vurgulanmıştı.
Depremler gibi doğal felaketler ertesinde alt ve üst yapıların yetersizliği her ülkede öncelikle ele alınır.
Ama daha önemli olan devletin bu gibi felaketlerde aczinin sergilenmesidir.
Örneğin ABD'nin New Orleans kentini perişan eden 2005'teki Katrina Kasırgası'daki çaresizlikleri bir Amerikalı bilim adamı "Çernobil'den sonra en büyük mühendislik faciası" olarak nitelemişti.
ABD ordusunun mühendisleri tarafından inşa edilen setlerin yıkılması sonunda New Orleans'ın yüzde 80'i sular altında kalmıştı.
Devlet ve insanlar
Bu tür sayısız örnek var yakın tarihte.
Doğal felaketler karşısında bazen ekonomik gelişmişlik de askeri güç de çaresiz kalabiliyor.
Son Van depremi tabii ki, deprem kuşağı üzerinde bulunan başta İstanbul olmak üzere tüm kentlerdeki problemli yapılara dönük güçlendirmeleri daha şiddetle gündeme getirmelidir.
Ancak bu deprem Türk toplumundaki dayanışma duygusunu da, devletin hareket kabiliyetini de sergilediği için, bir noktada teselli bulmamıza belki sebep olabilir.
Coğrafyamızın Doğusu ile Batısı arasında da, bu topraklarda yaşayan insanlar açısından da, hepimiz tek kalp ve tek canız...
Bunu akılsız ve kötü niyetli insanların sebep olduğu terör kaynaklı felaketlerde de, önüne geçilmez doğal felaketlerde de hissediyor ve görüyoruz.
Devlet de, insanın karşısında değil yanında yer aldığı ölçüde güçleniyor, seviliyor.