Sesini alçak, üslubunu sakin tutmak için istediğin kadar kendini kas...
Ne fayda!
Suriyeli sığınmacılardan söz ederken "kabahat bunlarda değil, bunları buraya getirip sokağa salanda" diyecek noktaya gelmişsen...
Kalbinin kabalığını, zihninin perişanlığını saklayamazsın.
Bir de "bunlara acıyormuş" Ekmeleddin Bey.
Belki acıyordur ama merhamet ne gezer!
Çünkü merhamet başka şey.
Merhamet olsaydı...
Daha işin başında Suriyeli sığınmacıları adaylık kampanyasının ana malzemesi yapmasını kulağına fısıldayanlara "orada sana çok ekmek var" diyenleri "gidin işinize!" diye kovalardı.
***
Çatı adayı Hatay gezisinde Ortadoğu'yu kastederek bir şey daha söylemiş ki, üzerinde durmaya değer.
Şöyle...
"
Ben bu bölgeyi, liderleri, milletleri, kültürleri, zihniyetleri, ABD'yi, BM'yi çok iyi biliyorum. Bunlar ince zenaattır."
İster istemez, çok iyi bildiğini söylediği
BM'nin genel sekreteri Ban Kimoon'un Gazze'de kendi okulu bombalanır ve çocuklar öldürülürken İsrail'de gösterdiği "
ince zenaat"i hatırladım...
Netanyahu'nun kendisine gösterdiği Hamas füzelerinden endişeli Tel Aviv sakinlerinin fotoğraflarına bakıp "
şoke olduğunu" söylemişti
Moon!
***
Ekmeleddin Bey bilmez, anlamaz bunları.
Zaten "
görev"ini yerine getirip sonra onu sahneye itenler tarafından
ince ince harcanacak!
Belki de ona hiç aldırmamalı!
Fakat milletin çoğunluğunun artık farkında olduğu noktayı vurgulamak gerekiyor.
"
İnce zenaat" diplomasisi
insanlığın başına gelmiş en kaba şeylerdendir.
Kana boya muamelesi yapmak, darbeye demokrasi demek, sivil halktan ölenlerin sayısının daha fazla artmamasını rica etmektir.
İsmet Özel'in kulakları çınlasın,
artık "kalın" olmak zamanıdır.
Geç bile kaldık!
Artık istiyoruz ki, Türkiye'nin çevre ülkelerdeki sorunlar karşısında
apaçık bir tavrı, dik duruşu olsun.
Çıt diye orta yerinden kırılmasın; adalete sırtını dönmesin, zalimle mazlumu ayırsın.
Hata yapmasını kim ister ama istiyoruz ki, hata yapmaktan korkup kabuğuna çekilmesin.
Mesele sadece Ortadoğu meselesi de değil...
Mesele...
"
Zulüm var!" diye haber aldığımızda, "
kime" veya "
nerede" diye sormadan, derhal ayağa kalkabilecek "
kalın"lıkta olabilmek!