Barışı savunanların sükunetlerini kaybetmesine gerek yok!
Galiba bazıları "barış" deyince "toplumsal Nirvana" veya "şipşak huzur" gibi bir şey anlıyor.
Oysa önümüzdeki görev "barış yapmak" gibi gayet somut ve zorlu bir çabadır.
35 yıllık çatışma ortamından ağır ağır çatışmasızlığa; keskin bir anlaşmazlıktan ağır ağır uzlaşmaya geçmeye çalışıyoruz.
Elbette kolay olmayacak.
Bazıları da var ki, sorarsan "barış yanlısıyım" der fakat haince bir dudak büküşle siyasal ve ruhsal bozgunculuklarını gözlerden saklayamıyor.
Millet Lice'de olup bitenlere timsah gözyaşları dökenlerle hakikaten üzülenleri ayırt edemiyor sanan fena yanılır.
Hiç kuşkunuz olmasın, bu sürece taş koyan siyasal aktörler sürecin kendi içinde çözülüp gidecekler.
Nasıl mı?
Bunu anlayabilmek için belki geçen yıla; 2013 nevroz kutlamasına dönüp baştan ve hızlı bir "okuma" yapmak gerekecek.
***
Öcalan'ın geçen yıl nevroz'da okunan ve süreç için hayati önemdeki mektubunda şöyle bir cümle vardı: "Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır; bu mücadeleyi bırakma değil,
daha farklı bir mücadele başlatmaktır."
Ne Kandil, ne KCK, ne de BDP bu cümleyi içine sindiremedi. Ulusal medya ve siyaset kesimi de buradaki asıl dikkat çekici noktayı görmezden geldi.
Öcalan sadece silahlı mücadeleden siyasi mücadeleye geçişi değil, "
farklı bir mücadele"yi vurguluyordu.
Üstelik "
farklı"lığa dair ipuçları da veriyordu: "Türk halkı bilmeli ki, Kürtlerle bin yıla yakın
İslam Bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır."
Yani Öcalan "kardeşlik hukuku"nu dini ve kadim bir zemine oturtmuş ve bu hukuku bozanın "çok dar bir iktidar eliti" olduğunu belirtmişti.
Ona bağlı olanlar için
altüst edici bir çıkıştı bu.
Dahası, alışık olunduğu üzere "
Kürtlerin kurtuluş savaşı"ndan değil, "
yakın tarihte Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı'nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevinin" bugün yaşandığını açıklamıştı.
***
Şimdi durup hatırlattığım noktaları bir daha düşünün...
Bu net tespitleri bir yıldır
boğuntuya getiren BDP ve KCK'nın o günden bu yana
kendi içinde nasıl bir şok yaşadığını görmezden gelebilir miyiz?
KCK ve Duran Kalkan'ın son açıklamaları artık Öcalan'ı saf dışı etmek isteyen ciddi bir dinamiğe işaret ediyor.
Kim tasfiye olacak peki?
Öcalan mı? Kürtlerden bir yandan nefret edip bir yandan da onları "direniş"e çağıran Beyaz Türkler mi? HDP'nin çatışma dili ve düzeninden siyasi ekmek yiyen kesimleri mi?
Tek tek ele almaya gerek yok!
Kimler barışa çomak sokmaya kalkışıyorsa, onlar tasfiye olacak.
Artık sadece siyasetin tepe noktalarına endeksli bir çabadan söz etmiyoruz.
Bu barış artık halkın barışı!