Gauck'un bütün "gak guk"larını ayrıntısıyla tartışan medyamız Almanya Cumhurbaşkanı'nın Mısır'daki idamlar sorulunca nasıl cevap verdiğine dikkat etmedi.
Oysa birçok şeyi özetleyen bir cevaptı.
Konuk Cumhurbaşkanı önce hayali bir aynada üstünü başını düzeltti: "Almanya'da idam cezası yok."
Sonra şu gayet egosantrik (siz isterseniz avrosantrik diye düzeltin!) açıklamayı yaptı: "Biz Avrupalılar için idam cezası anlaşılır bir şey değil ve çok endişeliyiz."
Düşünün...
Daha baştan "pisliğe" elini (Avrupa'yı) bulaştırmama...
Daha baştan içinde küçümseme barındıran bir mesafe koyuş...
Daha baştan tartışmayı hukuk ve idam cezası üzerinden yürütüp siyaseti ve idama mahkûm olanları bağlamın dışına atma çabası... Tabloyu böyle tanımlamam haksızlık mı? Hayır!
Nitekim Gauck'un cevabının son cümlesi de yine mazlumlar üzerinden değil, bir 19. yüzyıl kolonyalisti gibi muktedire tavsiye niteliğindeydi: "Şimdiki Mısır yönetimiyle temasa geçilip daha ölçülü bir yargılama isteyebiliriz."
Niye birkaç hafta geriye gidip bunları hatırladığımı soracak olursanız, söyleyeyim...
Uzun uzadıya düşünüp konuşmamız gereken çok önemli bir konuya giriş olması için.
Artık lafı dolandırmadan kabullenmeliyiz ki, Türkiye bir krize sürüklenmek isteniyor ve bu sadece iç dinamiklere dayanan bir süreç değil.
Ortada yeni ve açıkça uluslararası bir dinamik var.
Suriye, Mısır ve Ukrayna'da olanları işaret taşları sayabiliriz.
Şimdi de detaylara dönüp şu tabloyu değerlendirin...
Anglosakson basınında Erdoğan eleştirileri bitmek bilmediğinin farkındayız. Şimdi de bir maden kazası bahane edilerek Der Spiegel'in internet sitesinde "Cehenneme git!" başlığı atılıyor; Başbakanın Almanya gezisine karşı Alman siyasetçiler ve medya "gelmesin!" kampanyasına kalkışıyor. Bunlar rastlantı olabilir mi?