Dürüst olalım...
Seçmekten çok söz ederiz ama nadiren seçeriz.
Kişisel hayatlarımızda onu değil de bunu seçmek bin türlü sorumluluk getirir. Seçmediklerimizde bazen gönlümüz, bazen gözümüz kalır.
Seçenekler dar, şıklar az, özgür irade tartışmalıdır.
Zaten görevler ve mecburiyetler seçimlerimizden daha önde koşar, daha çabuk hedefe varırlar.
Fakat kişisel hayatlarımızdaki seçimlerin onca ağırlığına karşın, toplum hayatımızdaki sandık günlerinin hafifliğini düşünün bir de...
Akıl yürütmelerimizi, duygu durumlarımızı, yargılarımızı, sevgimizi ve öfkemizi, hayallerimizi, umutlarımızı, umutsuzluklarımızı 52 milyon insanla birlikte sandığa yansıtmanın güzel hafifliğini...
O yüzden seçim günlerini bir de bu yönüyle sevmeli; değerini bilmeliyiz.
Neyse...
Bugün kendi notlarım yerine bir değişiklik yapmak istedim. Çeşitli seyahatlerde okuduğum kitaplardan aldığım notları sizlerle paylaşacağım.
Seyahat kitapları dediğim şeyin benim için olmazsa olmaz manzarası şudur: Sakin bir kafe; sokağı gören cam kenarı masa; duvarda afişler veya fotoğraflar; mis kokulu bir kahve, tek bir kitap, bir defter veya dijital tablet...
***
Görünmez kaza... Ölüm, biriktirdiğimiz şeylerin altında kalmak olmalı.
(İBRAHİM TENEKECİ, Uçuş Denemeleri)
***
Korkacak bir şey kalmadı. Dibe vurdum. Senin kalbinden daha aşağıya düşemem.
(MARGUERITE YOURCENAR, Ateşler)
***
Herkes, ötekinin her şeyi olmak istiyor. Çünkü asıl soru derinlerde: Ben kendim için ne ifade ediyorum?
(BAUDRILLARD, Cool Memories)
***
Sıkıntı, kişinin kendine zaman tanımasıdır... Umutla müzakere ettiğimiz temkinli bir süreçtir.
(ADAM PHILLIPS, Öpüşme, Gıdıklama ve Sıkılma Üzerine)
***
Biliyorsun, kadınlar aslında sonuna kadar sadık kalırlar. Sadece başka kadınları aldatırlar.
(LAWRENCE DURRELL, İskenderiye Dörtlüsü: Mountolive)
***
Çöl kalmadı artık. Ada da kalmadı. İyi de, güç kazanmamız için zorunlu yalnızlığı, aklın kendini toparladığı ve gözüpekliğin ölçüsünün alındığı uzun soluğu nerede bulacağız? Elimizde bir tek büyük kentler var.
(ALBERT CAMUS, Yaz)
***
Her yerde, herkeste onu, Maria Puder'i, Kürk Mantolu Madonna'yı arayacaktım. Onu bulamayacağımı daha şimdiden biliyordum.
Fakat aramamak elimde olmayacaktı.
(SABAHATTİN ALİ, Kürk Mantolu Madonna)
***
Yolculukta, bir gezgini tam anlamıyla dangalağa çeviren bir heyecan var. Gezgin dediğimiz kişi, başkalarının her günkü dünyasında bir takım olağanüstü şeyler arıyor.
(CEES NOTEBOOM, Gezginin Oteli)
***
İnsan bağımsız ve özgür olmak için arabayı icat etti. Geldiği nokta trafik sıkışıklığı ve çaresizlik... Her şey sonunda sıkışıyor. Bütün tarihin böyle müstehzi bir anlamı var.
(E. M. CIORAN, Ezeli Mağlup)