İddia o ki, 60 yıl önce bir Fransız köyünün sakinleri CIA'nın zihin kontrolü deneyinde kullanılmışlar.
Ekmeklerine karıştırılan kimyasal maddeler yüzünden köylüler sanrılara kapılmışlar. Yüzlercesi akıl hastanesine yatırılmış; kimisi intihar etmiş.
Anlatılan vakalardan birine takılıp kaldım...
Telaşla doktora koşan bir köylü "Kalbim yerinden dışarı çıktı, ne olur tekrar içeri takın!" diye yalvarıyormuş.
Düşünüyorum da...
Bizim kalplerimiz çoktan sökülüp çıkarıldı; şimdi vitrinlerde sürünüyorlar.
Fakat kime şikâyet etsek, bilemiyoruz.
Doktora koşmak da çare olmuyor çoğu zaman. Bir ilaç alıp yatışmak kalp dediğimiz şeyi yerine geri koymuyor ki!
Eskiden 14 Şubat Sevgililer Günü için ne çok itiraz kaleme almıştım. Serde gençlik mi varmış, ne!
Artık biliyorum ki, "sevgililik kişiye özeldir, nasıl böyle genelleştirilebilir?" diye sormanın bir âlemi yok!
Çünkü modern insanın neredeyse tek bir merkezden kodlanıp kurgulanmış çok "genel" ihtiyaçları var.
14 Şubat da bu türden bir ihtiyacı gideriyor.
Gençler, şu hoyrat flörtler çağında hiç değilse bir günlüğüne birbirlerine özenle "sevgili" gibi muamele ediyor.
Günlerce birbirinin yüzüne bakmayan karı kocalar bir akşam şık şıkıdım halde lokantaları doldurup "sana hâlâ âşığım!" gösterisi çekiyor.
Hayal kırıklıkları, kafa karışıklıkları ve iş güç koşuşturması arasında bu kutlama yoluyla tatlı bir zihinsel sarhoşluk yaşamayı tercih edenleri fazla eleştirmek de yanlış!