Yıllar önce bir röportajda... "Futbol kitlelerin uykusudur, derler. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?" diye sorduklarında bana...
Olsun, demiştim.
Hep uyanık kalmak da az eziyet değildir! Futbolla uyuyacaksak ve kâbus değil de, güzel rüyalar göreceksek, razıyım, azıcık güzel bir uyku çeksin kitleler. Ona da ihtiyacımız var.
***
Cumartesi akşamı kafama iyice dank etti ki...
Güzel rüyalarla hiçbir ilişkisi kalmadı bizim futbolumuzun.
Sevinçleri bile hoyrat, kırıcı, saldırgan!
Üzüntü dedikleri bastırılmış veya ertelenmiş
hınç!
Taraftar olmak, bir takımı sevmekten çok bazı takımlara şiddetle düşman olmak anlamına geliyor çoktandır.
Herkes adalet istiyor ama kimse adil değil.
Düşünün artık...
Medyası, kulüpleri, federasyonuyla kanımıza öyle bir
zehir zerk ediyorlar ki,
kan ter içinde uyuyor, kâbuslardan başımızı kaldıramıyoruz.
***
Şimdi medya geçmişime bakıyorum.
Gazetecilik, yayın yöneticiliği, televizyonculuk, köşe yazarlığı yanında...
Bir de
on sekiz yıldır süren futbol yorumculuğum var.
Bu çürüme noktasına doğru ağır ağır ilerlediğimizi hissettiğim için sürekli kaçmaya çalıştım.
TV'de gevezelik etmekten; gazetede maç yazılarından uzak durmak için ne yapacağımı şaşırmıştım.
Ara verdiğim zamanlarda tutup kolumdan geri çektiler. Bazen futbol sevgim ağır bastı, bir iki güzel maç, bir iki umut verici gelişme beni kandırdı, döndüm.
***
Ama şimdi...
En aklı başında sandığım meslektaşlarımın taraftarlık ruhu adına
bütün ahlaki değerleri ayakları altında çiğnediklerini...
En yakın dostlarımın "B
iz kazanmayacaksak, kimse kazanmasın" mantığından gizli bir zevk aldıklarını...
Kadınların bile rakip taraftarların "bacısını" sinkaf ederek başarı hazzı(!) yaşadığını...
Gördükçe...
Az buçuk futbol medyasına bulaşmış biri olarak
yüzüm kızarıyor.
Bildiğim bir şey var ki...
Bitti bu iş!
Şimdi geldiğimiz noktada şu şampiyonmuş, bu şampiyon olamamışmış! Hepsi hikâye!
Bitirdiler futbolu!