Çok değil, birkaç kuşak öncesine kadar yalan söylemek yalancı için bile ayıp bir şeydi!
Yalancı, söylediği yalanın üzerinde fazla durulmadan işlevini yerine getirmesini ve çarçabuk unutulmasını isterdi.
Yalancılar vardı ama "yalan hayatlar" yoktu! Çünkü yalancının mumu yatsıyı bile beklemeden sönerdi!
Oysa şimdi yalan söylemekte zorlananlara "sosyal becerisi zayıf" insan gözüyle bakılıyor.
İşin doğrusu...
Eski yalancıları özlüyorum! Antipatiktiler, zavallıydılar, çaresizdiler. İnsandılar, kısacası.
***
Her şey nasıl da kökten değişti.
Söylediği yalanın kalıcı ve yaygın bir kötülüğe dönüşmemesi
için sabahlara kadar Tanrı'ya yalvaran yalancılar tanımıştım.
Yalanda ısrar edenlerin bütün toplumca parmakla işaret edilip izole edildiği, yalancılara acınan günleri de dün gibi hatırlıyorum.
Sonra nasıl olduysa...
Bir baktım ki, yalancılar el üstünde tutulmaya ve pek
sempatik bulunmaya başlanmış.
Bir baktım ki, köksüz ve uyduruk olduğu apaçık laflar
"değerli fikir" sayılır olmuş.
***
Sosyopatik yalancılığın cilalanıp yaygınlaşmasında medyanın büyük payı var.
Derin devletçi, faili meçhul destekçisi, ırkçı, vesayetçi gazeteciler pek demokrat ve özgürlükçü olarak lanse edildiler.
İşkenceciler,
"iyi insan"; müflis dolandırıcılar
"başarılı işadamı" diye tanıtıldılar.
Aşksız, merhametsiz, iyi olan her şeye kayıtsız birtakım ünlülerle yapılan söyleşiler onları sürekli "temize" çekti; ne anlattılarsa doğru kabul edildi.
Yani yalan...
Sevilmenin, beğenilmenin, şıklığın, zekânın ve becerinin temel harcı sayılır oldu.
***
Sosyopati bir sosyal kişilik bozukluğudur.
Çok sevimli, hatta gösterişlidir bu insanlar ama pişmanlık nedir bilmezler. Vicdan azabı mı? Hiç öyle "azap" falan çekemezler!
Yalan onların dünyasının ayrılmaz bir parçasıdır.
Şimdi herkes çevresini yalancı, dolandırıcı insanların sarmasından; dostların bir süre sonra
"dolapçı" olduklarının anlaşılmasından
şikâyet ediyor.
Hiç şaşırmıyorum!
Söylemeye dilim varmıyor ama başkalarına doğruyu söylemenin
"getirisi"nin kalmadığı, yalan öykülerin ise çok kazandırdığı bir toplumda...
Olacağı buydu!