Şaşmaz kuraldır: Ekonomik büyüme sağlayan iktidar yerinde kalır. Ekonomik küçülmeye yol açan iktidar devrilir.
1960 yılında Menderes, basına baskı uyguladığı ya da Beyazıt'ta iki çocuk öldüğü için değil, 1958 devalüasyonuyla müthiş bir hayat pahalılığına yol açtığı ve memurları parasız bıraktığı için gitti. (Bilmez miyim? Öğrenci tramvay bileti on kuruştan yirmi kuruşa çıkmıştı da bozulmuştum. Hemen her şeye yüzde yüz zam gelmişti.)
1991 yılında ANAP, halk ondan sıkıldığı için değil, ekonomik büyümeyi düşürdüğü için iktidarı terketti.
Rahmetli Adnan Kahveci bunu görmüş ve daha seçimden aylarca önce Özal'a "kaybedeceğiz" demişti. (Bana kendisi anlattı.)
Türk milletinin "Apo'yu yakaladı" sandığı için başına yeniden getirdiği Ecevit, Apo'yu bize Amerikan gizli servisinin teslim ettiğinin ortaya çıkması yüzünden değil, ekonomiyi bir kere daha batırdığı için gitti. Bir ortağı ANAP tarihten silindi, öbür ortağı MHP şimdi yüzde 15 dolaylarında oy toplayabilince mutlu oluyor...
Şaşmaz kuraldır: İktidarda kalmak istiyorsan ekonomik büyümeyi sürdüreceksin.
Aksi takdirde Musul'u da alsan gidersin, Viyana'yı da alsan gidersin.
Türk ekonomisi, bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4.3 büyümüştür. Daha yılın ilk üç ayında...
Faizler düşse, ucuz krediyle daha da büyüyecek. Üretim de artacak tüketim de. (Kaldı ki o tüketim de bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 3 artmış! Ama "AKP'ye oy verenlere ölüm müstahaktır" diyen gazetecilere sorarsanız halkımız aç ve sefil.)
Bu oran, bütün Avrupa Birliği ülkelerini "sollayan" bir orandır. Fakat Çin ve Hindistan da bizi geçmişler.
Birçok Avrupa ülkesi yüzde sıfır nokta bilmemkaçlarda dolanıyor, hele İsveç, İtalya, Hollanda, Yunanistan falan eksilerde! Fransa tam sıfırda.
Eh, bu ülkede faşistlerin niçin atağa kalktıklarına şaşıyor musunuz? 1930'ların başlarında Almanya'da da aynı hava esiyordu, sağda kıytırık bir particik olan ve kimsenin ciddiye almadığı Nazi Partisi, Almanya'yı kasıp kavuran ekonomik krizle birdenbire ummadığı bir güç kazanıvermişti.
Türk ekonomisinin bu büyümesinde başı çeken de, bazı muhalif patronların ve onlara uşaklık eden iktisatçıların "azalacak" dedikleri ihracat!
Bazı ateist Fethullahçı sosyologların "balonunda patlama bekliyorum" dedikleri inşaat sektörü de, bütün hızıyla gökdelenler dike dike gidiyor.
Ve bakınız emperyalistler nasıl kendi kendilerini rezil ediyorlar: Dünya Bankası ülkemiz için büyüme tahminini yüzde 2.4 olarak açıklamış, sonra hemen tükürdüğünü yalayıp "eh, yukarı doğru yeniden değerlendirme de olabilir tabii" diye lafını yutmak zorunda kalmış.
Onlar böyle yapıyorlar, İstanbul sermayesinin direktifleri doğrultusunda "Tayyip'ten kurtulma" özlemini sürdüren bazı iktisatçılarımız da, bu büyüme gerçeğini küçümseyebilmenin yollarını arıyorlar.
Önce "yatırımlar düşüyor, büyüme gerileyecek" diye bir kıtır atıyorlar, sonra "TL ile büyüdük ama dolar ile küçüldük" diye manevra yapıyorlar ama lafın sonunda "büyüdük işte canım" demek zorunda kalıyorlar. (İçlerinde, utanmadan "faiz lobisi yoktur" diye kitap yazan bir sözde solcu bile çıkmıştı.)
Bu iktidar, yalnızca rakibi siyasi bir zavallı olduğundan değil, büyüme rekoru kırdığı için 2015 seçimlerini de kazanacaktır.
Yeter ki savaşa mavaşa girmeye...