Bir muhalif gazetemiz var, sert muhalefet yapan bütün yazarlarına yol verdi, "mülayimleri" elinde tutuyor. Faşistleri kaçırdı, geriye temiz aile çocukları kaldı. Şimdi "hem muhalefet yapmanın hem de yapmamanın" sıkıntısını yaşıyor, kan kaybediyor, kapanacağı, tasfiye edileceği söylentileri bile var.
Bu gelişmeler, "hemen her sermaye sahibinin gazetesi var, benim de olsun" hevesine kapılanlara güzel bir uyarıdır.
Bu gazetede İran hakkında bir haber yayınlandı.
Böylece "bizim cumartesi- pazarımızın" İslam ülkelerinin "perşembe-cuması" olduğunu da öğrenmiş olduk! Yakında hac mevsiminin "bu yıl" Kurban Bayramı'na denk geleceğini de öğreniriz belki.
İran'da perşembe ve cuma günleri, yani "weekend" boyunca gençler "sosyalleşmek için" parklara akın ediyorlarmış...
Kadın-erkek karışık arkadaş grupları spor yapabiliyorlarmış...
Yani topa "Hazret-i Ali'nin kellesi" gözüyle bakılmıyormuş.
Sevgililer de rahat bir şekilde parklarda gezebiliyorlarmış!
Üniversite çevrelerinde kadınlı erkekli oturulan çok sayıda "cafe" varmış.
Buralarda rahatlıkla sigara da içilebiliyormuş.
"Sandalet tipi ayakkabı giymenin yasak olduğu" şeklinde bir söylenti varmış ama muhabir hanım giyip gezmiş, hiçbir uyarıyla da karşılaşmamış, "ahlak polisi" hiç karışmamış.
Çok okuyan ve sanata da ilgi duyan bir milletmiş bu...
Onlarca çeşit sanat dergisi, sayısız sinema ve tiyatro dergisi varmış bayilerde.
Geleneksel sanatları olan hat, minyatür ve tesbih gibi şeylerin yanısıra, resim ve heykelciliğe de büyük bir ilgi göze çarpıyormış. Altını çizelim, heykelciliğe büyük bir ilgi varmış.
Peki, şeriat gelince beyaz hanımların ırzına geçecek olan kısa bacaklı ve kıllı adamlar nereye gitmişler?
Hani heykel haramdı? Hani parklarda "yiyişmek" yasaktı?
Bu gazetemiz ne demek istiyor? Yani şeriat o kadar da korkulacak bir şey değil miymiş?
Ben anlayamadım, bu "İslamcı olduğu varsayılan hükümete" bir çeşit yakınlaşma manevrası mıdır?
Yoksa, hükümete karşı, şeriatın asıl lideri Fethullah Gülen'e göz kırpma kurnazlığı mıdır?
Acaba emekli memur müşteriye "öbür gazetemize geçin, hepiniz orada toplanın, yakında bunu kapatıyoruz" mu demek istiyorlar?
Yoksa "bundan böyle orta yolcuyuz" diye bir yol haritası mı çizmişler kendilerine? "Artık aşk yazacağım, çiçeklerle böceklerle ilgileneceğim, vallahi de billahi de politikaya bulaşmayacağım" diyen yazarları da olduğuna göre... "Dönme hızına erişilemeyen arkadaşlar var, öyle dönülmez, benim gibi yavaş yavaş dönülür" sözleriyle basın tarihine geçmiş adamları da var.
Gazete yönetmek zor zenaattir, tüpgaz satmaya da benzemez, futbol raconu kesmeye de.
Otomobil lastiği, mukavva kutu, koyun sütü ya da aşk romanı satsan hadi neyse de...