Muharrem Yılmaz "demokrasi olmadan ekonomik büyüme olmaz" demiş. Ümit Boyner kadar güzel ve havalı olmadığı için kamuoyu kendisini pek fazla tanımaz ama TÜSİAD başkanıdır.
TÜSİAD, yani "İstanbul sermayesi" olarak bilinen alafranga patronlar kulübü.
Yok, tövbe, daha net konuşmuş, "yavaş demokratikleşmenin ekonomik büyümesi de yavaş olur" demiş.
TÜSİAD demokrasi istiyor, tercihan da halkın oyuyla iktidara gelmiş Recep Tayyip Erdoğan'ın "gitmesini" istiyor... Nasıl mı? Taksim'de ayaklanma çıkaran küçük burjuva gençlerine kumanya dağıtarak, Beymen mağazalarının Internet bağlantılarını yalan haber üretebilmeleri için onlara açık tutarak, gazlı bez ve tentürdiyot yardımı yaparak, gayet demokratik bir şekilde...
Peki, Muharrem Yılmaz demokrasiden bu kadar iyi anlıyor da acaba ekonomiden ne kadar anlıyor? "İlahi, adam parayı çuvalla kazanmış, daha ne anlayacak?" diyeceksiniz.
Yılmaz'a göre, ekonomik büyüme ancak demokrasiyle sağlanırmış, demokrasi olmazsa ekonomi de büyümezmiş.
Demek ki, bu zatlar "sermaye birikimlerini" işçiye bütün haklarını vererek yapmışlar... Karl Marx da "sömürü olmadan sermaye birikimi olmaz" demişti ama hadi yürüsün, Marx ekonomiden ne anlar?
Demek ki, örneğin İngiltere, sanayi devrimini ve kapitalist kalkınmayı "yedi yaşındaki çocuk işçileri kömür madeninde günde on altı saat kırbaç altında çalıştırarak" gerçekleştirmemiş... Demokrasiyle başarmış da biz bilmiyoruz. Demek ki örneğin Paris Borsası, on dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, Napoleon, On Sekizinci Louis, Onuncu Charles ve Louis-Philippe devirlerinde, seçilmek için değil seçmen olabilmek için dahi yılda bilmemkaç yüz frank vergi vermek şartı konmadığı için, demokrasiyle gelişmiş katlana katlana...
(Sayın Yılmaz, bütün bu isimler size yabancı gelebilir, Google'a bakınız.) Demek ki Almanya, Bismarck döneminde demokrasiyle dünyanın ikinci sanayi ülkesi haline gelmiş...
Demek ki, Hitler döneminde Almanya, pırıl pırıl bir faşist demokrasiyle, yerlere düşmüş sürünür durumda olan ekonomiyi hemen daha üç yılda eski görkemine kavuşturabilmiş...
Demek ki Sovyetler Birliği, geri kalmış bir köy ekonomisinden otuz üç senede atom bombası yapar düzeye, kırk yılda uzaya maymun, kırk dört yılda insan gönderebilir düzeye demokrasiyle ulaşmış...
Demek ki Çin, işçiye ayda yirmi dolar veren "tek partili komünist demokrasi" sayesinde bugün dünyanın üçüncü gücü...
Demek ki biz de, "Türkiye'ye demokrasiyi getiren Atatürk" sayesinde (deyim muhalif bir köşe yazarına aittir) yirmili ve otuzlu yıllarda meğerse tank yapar, uçak yapar düzeye gelmiştik de bundan haberimiz yoktu!
Elbette ülkemizde dikta olduğu için son on yılda milli gelir 200 milyar dolardan 800 milyar dolara yükselmedi! Sürünüyoruz. Halk aç ve sefil. Otoyollar, gökdelenler, köprüler, denizaltı geçitleri falan yapılmadı, yalan söylüyorlar.
Ekonomik kalkınma her eve lazım ama sermayenin sözcüsü olabilmek için de azıcık bilgi ve feraset lazım galiba...