Seçim gecesi cemaat televizyonlarının çarpık yayınlarını, cemaat ajanslarının yalan haberlerini anlarız. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Sonuçta bu çırpınışlar, iki saat sonra sönecek, pek pek ertesi sabah buhar olacak, uçup gidecek hazin çırpınışlardır. Nitekim de öyle olmuştur.
Cahilliktir, köylülüktür, alaturkalıktır, zavallılıktır ve de gülünçtür.
Faşist gazetelerin "elektrik kesildi Tayyip kazandı" ya da "evet mühürleri çalındı Tayyip kazandı" gibi umutsuz kıvırtmalarını da anlarız. Onlardan beklenecek budur. Cibilliyetleri buna uygundur.
Halktan tiksinen solcuların "kıllılar kazandı, Türkiye kaybetti" gibilerden terbiyesizliklerini de.
Taksim çocuklarını kışkırtıp hemen o gece, sıcağı sıcağına yeni bir ayaklanma çıkarmak isteyen şerefsizleri de...
"Araştırma yaptım, AKP ancak yüzde 35 alır" diyen madrabazları zaten anlamanın ötesine geçtik, yıllardır ciğerlerini tanıdık.
Hatta beklenmeyeni de anlarız... Zavallı sosyaldemokratların çaresizlikten MHP'li adaya oy verecek, şeriatçılarla işbirliği yapacak kadar yerlere düşmelerini de...
Fakat, bir kısmı Marksist, kimisi liberal geçinen Taraf gazetesi ekibinin Fethullah'a çalışmasını anlayamayız!
"Ateist Fethullahçılar" dediklerimiz işte bunlardır.
Arkasında Virginia eyaletinin Langley kasabası var sanıyorduk, Pennsylvania eyaletinin Saylorsburg kasabası çıktı... Ama mesele "Fethullah örgütü tarafından finanse edildiği bilinen ve hükümete çamur atma yarışının en önünde giden gazete" denilip geçilecek kadar basit midir? Tek sorun para mıdır? Bu okumuş yazmış insanları bu duruma düşüren nasıl bir psikolojik umarsızlıktır?
Taraf gazetesi, pazartesi sabahı, basın tarihine geçecek bir "utanç vesikası" olarak çıktı. Zaman gazetesi bile o kadar sapıtmadı.
Günün birinde Basın-Yayın Yüksek Okulu'na "gazetecilik nasıl yapılmamalıdır" gibilerden bir ders koyarlarsa, eğitim malzemesi olarak hibe etmek üzere saklıyorum.
"Tayyip balkona çıktı, durmak yok gerilime devam dedi" manşetlerini mi istersiniz, "bu seçimin tartışması bitmez" şeklinde yönlendirmeleri mi, "çok tartışılır sonuçlar" şeklinde tırışkadan analizleri mi, alt tarafı kıytırık bir beldede işlenmiş bir köylü cinayetini "seçimde kan aktı" başlığıyla satmaları mı, sekiz puan farkla sonuçlanmış İstanbul seçimini "kıran kırana geçti" diye pazarlamaları mı, "Kılıçdaroğlu'ndan demokrasi vurgusu" şeklinde yaltaklanmaları mı, bir seçim sandığının başında memelerini açıp hükümeti kendilerince protesto eden alt tarafı üç ecnebi çatlağı entel dantel parlatmaları mı?
Muhalefet, her gazetenin ve her vatandaşın doğal hakkıdır, anayasal hakkıdır.
Fakat bu kadar alçalmaya değer mi? Bu kadar "kör kör parmağım gözüne" küçülmeye değer mi?
Mesele "Tayyip nefretiyle" açıklanacaksa bireyler için vahim, "parayla" açıklanacaksa basın için ürkütücü.
Karar veremiyorum, acaba Kemalistler'in şeriatçılarla işbirliği yapmaları mı daha utanç vericidir, yoksa Marksistler'in ve ateistlerin şeriatçılarla işbirliği yapmaları mı?
Bir proje, plan, program ve propaganda değil, meğerse bir "puroce, pilan, poroğram ve puropağanda" sözkonusuymuş, yaldızı alafranga görünse de...