Bugün konuyu kendime ayıracağım için şimdiden özür dilerim.
Önce, birçok yazarın defalarca söylediği şeyi ben de tekrar edeyim ve de altını çizeyim: Ne "Facebook"la ilgim var ne de "Twitter"le...
Bir de Pentagram mı Instagram mı ne çıkmış, ondan da yeni haberim oldu.
Bu arada birileri de oralarda "bizim adımıza" sayfalar açıyorlar ve işkembeden sallıyorlar.
Birçok yazar arkadaş bu sanal muhabbetlere "aman biz de çağdaş takılalım" gayretiyle bir heves girdi, kısa sürede pişman oldu kaçtı. Şimdi köşelerde sık sık "ilgim yoktur" şeklinde açıklamalar okuyorsunuz. Demek ki günün birinde sıra bize de gelecekmiş...
Geçen gün, biraz da bizim hanımın ısrarıyla bakacak oldum, övgülerin yanısıra bir sürü de küfürle karşılaştım.
Örneğin Markar Esayan adlı zat bana "pis herif" demiş, kendisine aynen iade ediyorum (korkmasın, mahkemeye verip pis parasını almayacağım.)
Eleştiriler, elbette küfürler hariç, başımla beraberdir. Hiçbir baltaya sap olamamış ve hem sigortadan hem de hayattan emekli olmuş bazı okul arkadaşlarımın attığı "haset" kokan kılçıklar da dahil...
Lakin, benim adımı kullanarak, sanki benim kalemimden çıkmış gibi laf uyduranlara dikkat ediniz ve sakın ciddiye almayınız.
Bana bunları yapan, başbakana neler yapmaz...
Sonra da kovuşturmaya uğrayınca bozuluyorlar, Y çocukları.
Babalar ve oğullar
Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür Mumcu da, benim gazeteci olmadığımı iddia etmiş ve "imzasıyla çıkmış bir tek haber var mı" diye sormuş. Okunmayan gazetesinde değil, Internet'in yukarıda sözünü ettiğim "cik cik" ortamında.
Evladım, lideriniz İsmet Paşa'nın dediği gibi "sizin için istikbal olan şeyler benim için mazidir"...
Dünya gazetesinde dış haberler şefiydim, onun koleksiyonlarına gir, 1983 ve 1984 yıllarında benim yaptığım beş yüz kadar sayfa bulursun. Nokta dergisinde 1985-1988 yılları arasında daha da fazla... Ama sen o zamanlar ilkokula yeni başlamıştın, bilemezsin tabii.
Senin kullandığın mantıkla, okunmayan gazetenizin bütün fotoğrafçıları, bütün servis şefleri ve bütün sayfa sekreterleri de sarı basın kartlarını hemen geri versinler! Genel yayın ve yazıişleri müdürlerinizin kaç habere "imza" atmış olduklarını da bana bildir.
Nâzım Hikmet "ben babamdan ileride, oğlumdan gerideyim" demişti ama bu herkes için geçerli değil galiba...
Bu arada, kıymetli validenin mecliste vermiş olduğu kanun tekliflerini de bir görmek isteriz doğrusu, kendisi milletvekilidir ya...