Üniversite profesörü bir arkadaşım var, mayıs ayına kadar öğrencilerinden çok yakınırdı: Üç dakikadan, yani bir "klip" süresinden fazla hiçbir konuya yoğunlaşamıyorlarmış, dersi içine şaklabanlık katarak anlatmazsa anlamıyorlarmış...
Taksim olaylarından sonra o hışır gençlik birdenbire gitti, "Tayyip düşmanı pırıl pırıl çocuklar" geldi yerine...
Eh, profesörü böyle yaparsa, bunun doçentini asistanını siz düşünün.
Kimbilir hangi basın zıpırının "Y kuşağı" adını taktığı yeni kuşak bu... Kabaca, gençlik kitlesi...
Ama köylü gençler değil, okuyamadığı için çalışmak ve ekmeğini taştan çıkarmak zorunda kalan emekçi gençler de değil, boş gezenin boş kalfası lumpen gençler de değil, o çirkin deyimle "beyaz gençler"...
Yani cici çocuklar.
Düne kadar bu tür insanlarla "yuppie" ya da "kokainci Wall Street çocukları" diye dalga geçilirdi, onlar artık büyümüşler, yerlerine pırıl pırıl bunlar gelmiş.
Bunlar "Türkiye'nin yaratıcı geleceği" sayılıyorlarmış. 2030 yılında hayatın her alanında söz sahibi olacaklarmış. O yıl herhalde biz buralarda olmayız.
Lakin bunlar 2030 yılında nasıl bir Türkiye yaratacaklarmış? O pek belli değil.
Haberi veren muhalif gazete "AKP'nin iktidarda olmadığı bir Türkiye" demek istiyor da dili varamıyor. "CHP'nin yönettiği Türkiye" dese okuyucu ciddiye almayacak.
Onun için, "Y kuşağını" azıcık yağlayıp parlatacaksın, gerisini oluruna bırakacaksın.
İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası bu kuşak üzerine bir araştırma yapmış (muhasebeci sosyolojiye eğilince ortaya ne güzellikler çıkıyor, nükleer fizikçilerin de tavuk yetiştirmeye yönelmelerini bekleriz.)
Bu kitlenin yaşı 15 ile 34 arasında değişiyormuş. Sayıları da 25 milyon kadarmış.
"Teknolojiye büyük oranda hâkim" insanlarmış bunlar (yani Facebook, Twitter falan biliyorlar) ve "çok hızlı öğreniyorlarmış"... Ne güzel.
Acaba bazı hanım yazarlarımızın gönüllerinde yattığı gibi motosiklet kullanıyorlar, Ahmet Kaya dinliyorlar ve saçları da koyu kumral mı?
Elbette içlerinde böylesi de vardır, yeni bir ayaklanmaya lider olur.
Bu kitlenin dörtte biri lise, yedide biri üniversite mezunu. Geri kalanı, yarıdan çok fazlası tahsilsiz ama teknoloji kullanıyor maşallah. Şimdi geliyoruz zurnanın asıl zırt dediği yere:
Araştırma sonucunda bu pırıl pırıl kuşağın "rahatına düşkün, otorite tanımaz, sabırsız ve çok hırslı" olduğu ortaya çıkmış.
Tamamına yakın ezici bir çoğunlukla da (yüzde 86) hayatta en büyük hedefleri "bir ev sahibi olmak"...
Ona yakın oranda "işyerinde güçlü bir ünvana sahip olmak" arzusu geliyor. Yüzde 82.
Gene yüzde 80'i de "yüksek maaşlı bir işte çalışmak" istermiş.
Evet, dertleri bunlar. 2030 yılında Türkiye'yi rahatına düşkün, para ve ev isteyen, otorite düşmanı kişiler yönetecekler.
Peki devrim ne oldu, devrim?
Yakın zamana kadar "memur diktasını" solculuk sanan ahmaklara, bu kez rahatına düşkün, sabırsız, para isteyen ve kendi başına buyruk bir kuşakla yapacakları devrim hayırlı olsun!