Muhalif olsun muvafık olsun hepimiz "darbeler devri kapandı" yargısında birleşiyorduk...
Oysa "post-modern darbeler" devrinde büyük konuşmamak gerekiyordu.
Bu ülkede Internet sitesinde bildiri yayınlayarak darbe girişiminde bulunulabiliyorsa, birtakım savcılar ve polisler eliyle de hükümete karşı ayaklanma başlatılabilirmiş!
Lakin bununla da yetinilmiyor, "asker sopasını" sallayanlar gene piyasaya çıktılar.
Hayır efendim, bunlar geleneksel, bildik "postalcılar" değiller. "Asker gelir" tehdidine onların bile yüreği yetmiyor, bu sopayı sallayanlar "liberal" bilinen çokbilmişler.
Daha doğrusu, ortalıkta "vallahi billahi biz artık liberal olduk" diye gezinen eski Marksistler.
Başını Murat Belge çekti, güvenilir olduğunu iddia eden ama "göz göre göre yalan yazacak kadar" vahşi bir muhalefet sergileyen az satışlı gazetesinde, "asker gelebilir" gibilerden laflar etti. (Az satışlı lafına çok sinirleniyor da onun için mahsus yazdım. Boy değil fonksiyon önemliymiş.) Ardından Hasan Cemal ağabeyimiz geldi.
Gazetesinden kovulduktan sonra Internet'te yazıyor, biliyorsunuz, işsiz kalan hemen her gazetecinin bir süre denediği gibi.
Hükümete çok ağır "giydiriyor"... Başbakan böyle giderse ordu yeniden siyasete girebilirmiş!
Üstelik bunun "belirtileri" de varmış... "İşaretler" belirmiş.
Hasan Cemal ağabeyimiz bizim bilmediğimiz şeyler mi biliyor, bizim görmediğimiz alametler mi görüyor? Orduda böyle bir kıpırtı mı var? Genç subaylarda rahatsızlık mı var? (Bunu en iyi, konunun uzmanı Mustafa Balbay bilir.) Yoksa Batı bunu mu istiyor da bazı liberal ayrıkotları o hislere tercüman oluyorlar?
Ordu, AKP ile Nurcu cemaat arasındaki büyük çözülmeden yararlanıp, hapiste bulunan mensuplarını kurtarma hamlesi yaptı. "Cemaatçi olduğu söylenen" mahkemelerin kararlarını sorgulayıp davaların yeniden görülmesini sağlamak istiyor.
Hükümet de buna sıcak bakıyor ve böylece hem bazı Kürt milletvekilleri kurtuluyorlar hem de bazı eski komutanlar "çıkacak" gibi görünüyorlar.
Biz başka bir alamet göremedik, eğer "siyasete karışmak" denebilecekse bu girişime.
Yerel seçime iki buçuk ay, cumhurbaşkanı seçimine yedi ay, eğer vaktinde yapılırsa genel seçime on beş ay kala ordu nasıl siyasete girecek? Bildiri yayınlayarak mı? "Ters tepeceğini" en gabi vatandaş bile idrak eder, çünkü hep öyle oldu.
Yoksa darbe yaparak mı? Seçime bu kadar az kala yapılacak darbeyle o süngünün üstünde nasıl oturulur?
1960 yılının daha mayıs ayı ortalarında bile Menderes "seçime gidiyorum" diyebilseydi o darbe yapılabilir miydi?
Hasan Cemal ağabeyimizin durduk yerde hükümete böyle bir sopa göstermeye kalkacak kadar yerlere düştüğüne, gözünü bu kadar kin ve nefret büyüdüğüne inanmak istemiyoruz.
Aksi takdirde, altmışlı yılların müseccel bir "İlhan Selçuk ve Doğan Avcıoğlu taraftarı" olarak kendisine "gençliğini mi hatırladın, şu ahır ömründe aslına mı rücu ettin" diye sorarlar!