Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Yarı-aydın

İlle kalın bıyıklı olurlardı, ille de gri hırka giyerler, gömlek ille beyaz.
Altmışlı yılların "daevrimci" arkadaşları. Onların Anadolu kökenli olanları.
"Marksist literatürden" başka bir şey de okumazlardı pek, esas olarak "gazete ve dergi aydını" tabir edilen kesimdi bu.
Çay içerlerdi, sürekli çay içerlerdi, rakıyla araları yoktu, şarap marap hiç bilmezlerdi, zaten memlekette içmeye değer şarap da yoktu.
Şimdi karşımda, kalın bıyıkları, baklavalı kazağı ve elbette kısa kesilmiş saçlarıyla bir Kürt genci duruyor. Fakat faşist gazetecilerin ısrarla "Horasan yaylasının Oğuz Türkleri'nden" geldiğini söyledikleri bir Kürt genci...
Ankara'da, "Siyasal"da okuyormuş.
Lisan bilmediği için "hariciye" yolu kapalı, elbette "dahiliye'ye" yönelecek, herkes önce kaymakam sonra vali olmasını beklerken SSK'ya genel müdür olacak.
Devrimci değil, sosyaldemokrat. Belki günün birinde CHP'ye genel başkan bile yaparlar.
Kendi Internet sitesini açmış, orada gençlik resimlerini yayınlamış. Karşımda duran genç, altmışlı yıllardan Kemal Kılıçdaroğlu.
Can Dündar bunun reklamını yapmaya kalkmıştı da, reklam yapayım derken adamcağızı madara etmişti: Kılıçdaroğlu'nun son okuduğu roman "İnce Memet", son seyrettiği oyun "Devri-i Süleyman" çıkmıştı hani.
Şimdi işi ilerletmiş. Mesafe katetmiş. Nerelerden nerelere gelmiş.
Tony Blair falan okuyormuş. Amerika'yı Afganistan ve Irak işgallerinde nasıl kayıtsız şartsız desteklediğinin öyküsünü olsa gerek... Oradan feyiz alacak.
Başka? Hanefi Avcı okuyormuş, cemaatin başbakanı nasıl kazıkladığını anlamak için, bir de Onur Öymen okuyormuş, Dersim katliamında dedelerinin ne kadar haklı olarak öldürüldüklerini görmek için.
Müzik kültürü çok fazla gelişememiş, dinlediği şarkıcılar Sabahat Akkiraz ve Ruhi Su. Sağdan soldan duyduklarına bakıp Fazıl Say'ın yeni çıkan diskini de almış. Seyrettiği filmler, "Matrix"... "Untouchables"... "The English Patient"...
İyi ama bu filmlerin biri 1991, öteki 1987, üçüncüsü 1996'da piyasaya çıkmıştı yahu!
Tövbe, bir de Yılmaz Güney'in "Sürü" filmini seyrediyormuş, yapım yılı 1978... Çeken de Güney değil Zeki Ökten.
Böylece Kılıçdaroğlu'nun kültür ve sanata ne kadar meraklı olduğunu ve gündemi ne kadar yakından izlediğini öğrenmiş olduk.
Bu vasat seviye elbette memur gazetelerinin emekli müşterileri açısından tatmin edicidir ve oylarını vermeleri için yeterlidir. Bizim dilde kibarlık ediliyor, bizim "yarıaydın" dediğimiz canlı türünün Batı dillerindeki karşılığı "pseudo- intellectuel", yani "sahte aydın"... Twitter'de milyonlarca var.
Aynı bilgileri Mustafa Sarıgül'den de edinmek isteriz. Ne okuyor, ne seyrediyor? Ya da bir şey okuyor mu, bir şey seyrediyor mu?
İstanbul sermayesinin birçok mümtaz işadamı ve işkadını gibi bu soru sorulduğunda "haftanın çoksatanlar listesine" bakıp orada gördüğü üç ismi sallamasın saftırık muhabirin önüne, doğru konuşsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA