Gazeteye göndermeden önce yazıya tarih atıyordum, durdum: Bugün 2 Kasım ama aslında 2 Teşrin-i Sani...
Ekim ayı aslında Teşrin-i Evvel, Aralık ayı Kanun-u Evvel, Ocak ayı da Kanun-u Sani... (Yasa anlamına gelen kanun gibi sert okumayacaksınız, k yumuşak... Yazı devriminde Q harfi kabul edilmiş olsaydı onunla yazılacaktı, qanun...) Ne zamanlar bu?
Hürrem devrinde mi yoksa Abdülhamid devrinde mi?
Hayır efendim, Atatürk devrinde!
Hatta İnönü devrinin de ilk altı yılında.
Evet, "bazı ay isimlerinin Türkçeleştirilmesi", ancak ve ancak taa 15 Ocak 1945 tarihinde mümkün olabilmiştir! Atatürk'ün ölümünden altı yıl iki ay sonra...
Neden? Neden bu gecikme?
Gerçi ürkek birtakım Türkçeleştirme girişimleri olmuştu, Teşrin-i evvel Birinci Teşrin ya da İlkteşrin yapılmıştı, Ötekiler de İlkkanun, İkincikanun vs.... Ama niçin bu radikal gecikme?
Üstelik bu girişimde yalnız dört aya değil her aya yeni bir isim bulunmuştu. Şöyle:
Kanun-u Sani: Ocak.
Şubat: Gücük.
Mart: Yelin.
Nisan: Açaray.
Mayıs: Gülay.
Haziran: Bozaran.
Temmuz: Biçim.
Ağustos: Derim.
Eylül: Verim.
Teşrin-i Evvel: Ekim.
Teşrin-i Sani: Kasım.
Kanun-u Evvel: Aralık.
Yok devenin nalı, "patlangoç" falan da uydursaydınız bari...
Ne hikmetse, meclis komisyonu bunlardan çoğunu beğenmedi, dördünü tuttu, geri kalanları reddetti.
Allah Allah... Teşrin'e ekim oluyordu da temmuza biçim, ağustosa derim, eylüle verim niçin uymuyordu?
Bundan daha mis gibi Türkçe mi olurdu?
Aralık ayının, üstelik, hiçbir hikmeti yoktu: Arada kaldığı için aralık dediler çıktılar.
Tuhaf... Daha 1932 yılında dil devrimine girişen, emir ve komutayla konuşulan dili değiştirebileceğini sanan büyük önder... "Bu gece duygum tükel özgü bir kıvançtır, Avrupa'nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız ataç özlüklerin tüm ıssıları olarak baysallık, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar ve en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar" diye tuhaf tuhaf cümleler kuran ve bizzat İsmet Paşa'ya "vallahi hiçbir şey anlamadım" dedirten büyük önder, niçin bazı ayların isimlerini değiştirmeyi düşünmemişti?
Bu ne biçim devrimdi yahu?
Bu memlekette devrimler keyfe keder mi yapılır, akla geldikçe mi?
Örneğin, niçin cumhuriyetin ikinci yılında şapka giyilmiştir de soyadı için on bir yıl beklenmiştir?
Soruyoruz soruyoruz, cevap veren yok. Çünkü verebilecekleri bir cevap yok.
Sonra da Ecevit "nodallık" falan diye saçmalayınca dalga geçmeyi bilmişlerdi ama...