Türkiye dangalak darlığı çekilen bir ülke olmadığından, böyle bir soruna Türk basınında da rastlandığını söylemek mümkün değildir
Bazı çok zeki ve çok akıllı arkadaşlarımız, Taksim olayları patlak verdiğinde önce "devrim başlıyor" hissine kapılmışlardı. Herşey "kitaplarda okuduklarına" benziyordu.
Barikatlar... Sis ve duman... Karşıda kralın askerleri... Elinde çakaralmaz tüfekle göğsü bağrı dağılmış, silindir şapkalı bir çocuk... Ne hikmetse memesini de açmış, bayrak sallayan bir kadın... Koşuşturan küçük bir de Gavroche... Taksim Meydanı değil Delacroix tablosu mübarek...
Sonra, bu asilerin bir "parti kurmaları" isteği muhalif basında ağır bastı. Hükümet meydanda devrilemiyordu, olsundu, bari sandıkta devrilsindi...
İyi de, ortada lider yok, örgüt yok, kadro yoktu. (Para bulunurdu, İstanbul sermayesi kesenin ağzını açardı, o sorun değildi.)
Daha önemlisi, "Tayyip düşmanlığından" başka birleştirici fikir yoktu.
En iyi niyetli, en saf ve temiz tosunlar bile "bu adam gitsin"den öte bir şey söyleyemiyorlardı. ("Köprü de yapılmasın, havaalanı da yapılmasın" diyenleri adam yerine koyup da laf yetiştirecek değilim.)
İşin matrağı, bu ayaklanan kalabalığın "lider lafı dinleyecek, zapt-ü rapta gelecek" bir kalabalık olmadığını da kimse göremiyordu.
"Karşıyız karşı, herşeye karşı" sloganı, ancak muhalif basının akıldanelerine bir "düşünce ürünü" gibi görünebilirdi...
Olaylar başlayalı bir ayı geçti. Hafta içleri yatışıyor, hafta sonları canlanıyor. Bir de diğer bazı parklarda (Yoğurtçu, Abbasağa, vs.) forumlar yapılıyor. Gençler, hep bizlerden duydukları ama ne menem bir şeydir bilmedikleri "forum yapma keyfini" tadıyorlar. (Bu arada bizim kuşağın bazı kartoloşları da "nostalji yapıp" bu forumların bazılarına dahil oldular.)
Bu forumlardan çıksa çıksa "kokteyl parti" çıkar, Efes Pilsen sponsorluğunda. Camide içmemek şartıyla serbesttir.
Gene de bu kalabalıktan bir "parti lideri" bekleyenler var. Vasıflarını da belirtmişler:
Bu lider, çok genç ve tecrübesiz olmayacakmış ama çok yaşlı da olmayacakmış, şöyle 40-45 falan iyiymiş.
Saçları gür, çok kısa kesilmemiş, bakımlı ama hafif de dağınık. Önce tarayıp sonra dağıtacak.
Kravat takmayacak, takım elbise giymeyecek ama giydiğini de kendine yakıştıracak kafir.
Esprili bir dili olacak ama küfür etmeyecek.
Notebook, I-Pad, android tablet, cep telefonu falan elinden düşmeyecek.
Futboldan anlayacak ama basketten de anlayacak.
Hem Münir Nurettin dinleyecek hem Tarkan, hem Ahmet Kaya.
"Bestseller" kitapları okuyacak (Stephen King, tercihan Paolo Coelho.)
Ama tarih ve coğrafyadan da çakacak. Bisiklete de binecek (sportif eleman.) Karl Marx kadar olmasa da sosyalizmi, Adam Smith kadar olmasa da kapitalizmi bilecekmiş.
Kavga sevmeyecek, polise taş atmayacak, öyle kaka çocuk olmayacak.
Öğrenemedik, içkisi sigarası, gece hayatı olsun mu olmasın mı? Kaç numara ayakkabı giysin? Ayağı düz mü olsun taraklı mı?
Bu kafayla sen daha ne partiler kurar, ne hükümetler düşürürsün necip Türk basını...